Uçurumdaki Atlar
Dünya antika bir gramofon eşliğinde dönüyor...
Topukları alev alev siyah bir kısrak dans ediyor... Toprağın yarıklarından göğe bir bebek çığlığı ulaşıyor... Kurbağalar hiç aşina olmadığı bir yağmurdan kaçıyor... Kuruyan çiçekler güneşe, toprağa, suya sımsıkı sarılıyor... Tırnak etimin soyulduğunu dudağıma bulaşan kana borçluyum... Muazzam vicdanlar Ara Güler’in siyah beyaz kadrajlarında eskiyor... Bak duvarlar ne kadar geniş eski bir çerçeve bile sığmıyor... Adımlarımın küs olduğu şehirler genişlerken ruhum daralıyor... Karanlığıma sebep olan ışığada geceyede hiç kızamıyorum... Sigarasının külünün bile farkından olmayan umutlar sönüyor... Hüznüm jiletlerin bile köreltemediği sakalarıma gömülüyor... Mütevazı bir mevsim ağaçların koynunda çırılçıplak uyuyor... Yorgunum, hem gözlerinden hemde avuç içlerinden öperim... Kendimi boşluğa bırakıp uçsuz bucaksız okyanlara gömülürüm... Uçurumdan nefret etmiyorum aksine uçmayı özlüyorum... Tırnaklarındaki beyaz lekeler bulut bulut olan kadına ithafen... Kerem ATEŞ 8 Mart 2019 Tüm Kadınlara |