ESKİ KONAKÇatı çökmek üzere, yorulmuş koca yapı, Sadece bir şey yeni; eğreti demir kapı. Yıllar onu yıpratmış, sıvaları dökülmüş, Asırlık ağaçların belleri de bükülmüş. Bastıkça gıcırdıyor verniklenmiş tahtalar, Bakır taslar, tabaklar dizi, dizi raftalar. El dokuması halı, renkleri daha canlı, Duvardaki resimde yirmilik delikanlı. Kök boya ipleriyle kilimler de solmamış, Tezgahları eskimiş, dokuyanı kalmamış. Çiçekler yeni açmış, duvarda ki tabloda, Kuşlar yuva kuruyor, vitrindeki bibloda. Dışarı baka, baka yıpranmış pencereler, Sanki uzun sürüyor bu konakta geceler. Camların arasından rüzgar sinsice girer, Islık çalan fırtına sabaha kadar sürer. Yıpranmış tuğlaları, bacaları eğilmiş, Sanki fezaya bakan kendileri değilmiş. Eskiyenin halini, eskiyen bilir ancak, Kıymeti bilinmezse; yıkılacak, yanacak. Bir zamanlar gözdeydi, şimdiyse unutulmuş, Titreyip, sendeliyor, fırtınaya tutulmuş. Sahip çıkan olmalı güzel günler adına, Biri koşup gelmeli, o sessiz feryadına. Sabri Koca |