Gri bir yol kadar uzun.
Gri bir yol kadar uzun gidiyorsun.
Anılarınla kıvrılıyor dağlar etrafımı saran bir şahmeran gibi. Efkârım tepede, dağlar... Ve bakarken arkana mevsimler ağlıyor gözlerimde. O an harfiyat kamyonları devriliyor üzerimde. Ve sen giderken eze eze bir yol haline geliyor yüreğim. Gri bir yol kadar uzun gidiyorsun... Ayaklarımı da alıp gidesim var bu semtten sen gittiğinden beri. Yollarım hiç kesişmemiş gibi seninle. Ve inandıramadım acılarımı kendime. Ben sandığım ben bile anlamıyor beni. Bir deprem sonrası gibiyim. Her yerim enkaz, moloz yığını... Ve sabahın dört’ündeyim sevgilim. Elimde bir resim, geceyi seyrediyorum. Bir rezidansın yedinci katından buğulu bir pencereden. Ve gözlerin, yüzün. Her gece uykularımı bölen bir hüzün. Ne olur el çeksin artık hatıraların benden. Uyumak istiyorum artık ve unutmak... -Uyuyamadım oysa ve yine oysa uyamadım, uyduramadım. Gitti... Gri bir renk kadar kötü ve gri bir yol kadar uzun gitti. Siyah beyaz bir fotoğraf kadar eski bitti. Bir anın kaldı geride. Gri bir yol kadar uzun... |