O zaman biterdi bu aşk.
O zaman biterdi bu aşk dursaydı dönmekten dünya.
Yaralı bir güvercin can verirdi ellerimizde. Harpte yenik düşen gemiler kadar üzgün. Ve birbirlerine ’Çok yaşa." Diyen askerler kadar umutlu. Hapşırık sesi duymadan... Ve o zaman biterdi bu aşk, "Önce vatan" diyerek köylerinden kaçarak şehirlere yerleşen garip insanlar gibi. Ve yine gariptir ki, paralı askerlik yaparak mehmetçik filmi çevirenlere. Yahut onca aç susuz varken yemek programları ile nimetle alay edenlere. O zaman biterdi bu aşk, topuklarından memelerini görecek kadar ahlâksız bir adamın, dinden nâmusdan dem vurduğunda. Ve o zaman biterdi bu aşk dönmekten dursaydı eğer dünya. İki yabancısıyız artık bu şehrin... Her yaktığım sigara zehirliyor beni. Parliament’den bile çok seviyorum seni sevgilim... Nikotin dolu odam ve sen. Ve sen, aşkın sevdanın ta kendisi sen. Hüznü bir tabut gibi kaldırıyorlar sen giderken benden. Ve siyah beyaz seyrediyor şimdi gözlerimiz yağmurlar eşliğinde naklen buğulu bir pencereden sen giderken şehrimden... Sahi neydi sevmek, neydi aşk? Hayrı kalmadı artık yüreğimin dökülüyor ellerim bak. Nisbet mi bu bana yoksa sevgilim giden bir yârin ardından şiirler yakmak. İntihar değil, sevdadan önlenler de sevdaya dahil. Mübah... Bilmem ne zaman biter bu aşk? Öyleyse vurun yağlı urganı boynuma. Darağacında unutun beni. En güzel ben ölürüm belki o zaman biter bu aşk. Ve ölürsem, soranlara şiiri çok severdi deyin... Ve ne olur kimsesiz sokaklara verin adımı, şiirimi, nâmusumu, ekmeğimi aşımı. Belki o zaman biterdi bu aşk, sevdalık da gelirse kaldırmaya naaşımı. Belki o zaman yıkılırdı seyrederken beni gözyaşlarınla çoraklaşan Yozgat. Bir filmin karesi gibi... Belki o zaman biterdi büyümeye korkan sekiz yaşında ki "Cedric"’in hikayesi. Ve sadece o zaman biterdi bu aşk dönmekten dursaydı eğer dünya! |