2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1001
Okunma
Zihnimde silueti birkaç hane köylerin
Meşe dalından tutan uçurtmalarla dolu
Zirvelerden de yüce, okyanuslardan derin
Bir kolu gökyüzünde yeryüzünde bir kolu
Asude rüzgarların nam sürdüğü o köyler
Kaygısız bulutların köpürdüğü o köyler
Çocukluğum da orda; çamurlu ellerinden
Tutup gezdiğim dostlar ve çiğdem telaşlarım
Her şey heykel misali, oynamamış yerinden
Zaman donmuş saatte; işte on beş yaşlarım
Bir ekmek bir de katık, ötesini aramaz
Dünya senin deseler huzuruna yaramaz
Irgat atı kişniyor, gök kaynarken güneşte
Koca kışın taamı ocağında kadının
Ve adamın umudu pişiyor kor ateşte
Mühim değil elbette ekşiliği tadının
Yeter ki doysun evlat, yeter ki yansın ocak
Ne olsa toprağına kavuşacak her kucak
Koyunlar ve kuzular bir halının üstünde
İşlenmiş tarlalara tabiatın deseni
Sıra sıra ağaçlar; her dalının üstünde
Açan çiçekler bozar, hesap ve hendeseni
Zira Rahman ol demiş, aklın donduğu yerde
Açılmış sonsuz sahne; bak işte perde perde
Hayat mavi bir tülün altında akıp gider
Hiç susmayan senfoni, derede şırıl şırıl
Bir fısıltı tüm ömrü ardına takıp gider
Ölüm bile insanı temizler pırıl pırıl
Yaşamı göğe yazar köylerde göçmen kuşlar
En sadık ahbap olur yürüdüğün yokuşlar
Zihnimde silueti birkaç hane köylerin
Nasıl kaybolduğumu anlamak istiyorum
Muhasebe vaktidir tükendiğinde ferin
Bakıp bakıp şu şehre, ey değirmen diyorum
Anlat bunca İnsanı tutan sırrın nedir ki
Sessizce ömürleri yutan sırrın nedir ki
5.0
100% (6)