İncir Ağacı ve Beyaz Kelebek
Sus, hep sen konuştun, hep ben dinledim
Hangi hikayeydi; kelebek mi ne Sana, ne olursun anlatma dedim At kelimeleri artık mahzene Anlattın, anlattın ve ben vuruldum Sonumu bilerek firakı sevdim Asırlar mı geçti, neden yoruldum Kelebek gözünde kaybolan devdim Siyahın beyazın elinden tuttun Bir sözün saadet bir sözün acı Söyle can dostunu nasıl unuttun Nasıl tanımadın incir ağacı Buğulu gözlerim seni arardı Gece perdesini çekince cama Yüzümden yüzüne bir kapı vardı Sessizce girerdin bekâr odama Bir beyaz kelebek her gün dalında Okşar karanlığı ve raks ederdi Adını duyardım her masalında Aydınlık çökünce susup giderdi Ne ki okunmaya başlar bu masal Senle bölüşürdüm derin sızımı Öğrenirdi yaprak öğrenirdi dal Geceye çizilen alın yazımı Bir kelebek uçtu, yaşlandım mı ne Hayat bedenimde bak nakış nakış O tüketti beni, zaman bahane Ne yaz günahkardır, ne bahar ne kış Artık adım yoktur aşkın dilinde Buluta sıkışmış ay matemiyim Umudun karanlık bir sahilinde Kalbinden su almış batık gemiyim Divaneyim; konuş, ne olur susma Yaşlı dallarına batmaz sitemim Saklanıp kuytuya, geceye pusma Güneşe atsam da yanmaz ki şemim Maziden bir perde açıp sen ve ben Ve beyaz kelebek; yatıp yan yana Bir hülya miktarı kaçıp geceden Yeniden girelim ölmüş o cana Her duygu nisyana köle midir ki Haydi söyle bunun var mı ilacı Dostluğun zamanda hükmü nedir ki Sende mi sende mi incir ağacı |
Kalemin susmasın
___________________________Selamlar