Pennadağınık argümanın orospuları çekti enfiyesini soyulan elma kurtçuklarına bakıp içindeki yalnızlığa karşı dururmuş gibi bir bahçeyi oynatıp yerinden büyüleyici dönüşümün aforizmasını taşıdı kemiklerin buz olduğu o yer. ve kasımdı yine tangocular bir müziği açıp keşişin belasını arıyordu- ama bela bizdik karalıyorduk bir müsveddeye ayaklarımızla kaldırım taşlarını yağmur dökülmüyor kaşlarımdan taştan heykelimiz var ve ben hiçbir ölüye sarılmamayı yemin ettim pazarı düşündüm eğilip mememdeki kanamayı öptüm çatı katında biri ipini örmekte. … sevgilim bana armağan ettiğin kalbin şarap kokuyordu ağzın kamikaze ve geceleri atlar gibi koşturuyordun beni kuzeye doğru ah, ne lanetliydin, ne lanet rüzgardım gelip giden gelip giden gel-git |
Ben yazan kalemi tebrik ederim.
Sevgi ve selamlarımla.