can sız'ım
can sız’ım…
efkar-ı sinenden geçerken ruhum can ağrılarım ten yangınlarını bastırır ben aşk-ı külfet bilirim sevgili bedelini ödediğim acılardan sıyrılıp bütün defterleri dürerek geldim yüreğinin duvarlarına yasladığım bu duygu öyle boylu boyunca kolay serilmedi sen bilmezsin… ben sende başkenti sevdim can sız’ım… kelam-ı harı urgan edip astım yürek duvarlarıma ruhunun kabuğunu kıran duygudan korkma boynuna kolye edip astığım bu aşk-ı koluna bileklik olarak taktığım can acımı ve kulağına küpe edip haykırdığım duyguyu öfkelerimin kalabalık meydanlarına atma ansızın muhtıra verip suskunluğunla kalbime darbe yapma sen bilmezsin… içimde yaşanan ihtilale aldırış etmeden vurduğun hedef, salladığın bayrak yanlış… tanka karşı durmayı, namluya siper olmayı ben sende… meydan meydan direnmeyi sevdim can sız’ım… tenimden yüzdüğün acıyı sürüp yüzüme içinde biriktirdiğin ön yargılarla gözlerime sıktığın gazla zulmediyorsun etme… kirpiklerinden çektiğin ok’u kaşının yay’ında gerip kendinle çelişkiler yaşarken farkında olmadan vurduğun benim sevgili sen bilmezsin… ben şavkının değdiği gökleri ayaklarının bastığı yeri kollarının sarıldığı boşluğu yüreğinin kuşandığı duyguyu sen bilmezsin… ben sende aşk-ı sevdim. |