SEVMEK KABULDÜR
gül harmanisini ağıtlarla çiçek çiçek dokurdu annem
biz ağlardık geceler boyu yitik mezopotamya masallarına sevmek kabuldür nicedir göceğen kuşlar gibiyiz salkım söğütler altında göç kanatlarıyla ruhumuz uçar son hazanda ela gözlü mektuplarını yakarım fizanda eteği mor sümbüllü baharlar geldi dağlara penceremde çıplak mevsimlerin çiçekleri soldu nicedir göceğen kuşlar gibiyiz salkım söğütler altında ben seninle uzak yollar düşledim mısra mısra özgülüğü anlatan türküler zamanın koridorlarından yankılandı çığlıklar kucakladığın yaşamın dehlizlerinde bir küstüm çiçeği açtı ölü doğdu düşlerim ana rahmine yalnızlık düştüğünde sevmek kabuldür seni yıkmaya yetmedi kuşatılmıştı muhkem kaleler öfkeliydi poseidon turkuaz denizler üstünde nicedir göceğen kuşlar gibiyiz salkım söğütler altında bir gün uçsuz bucaksız bir düşün başkentinde buluşacağız dallarda söyleşirken yel kuşlarla yasemin kokulu bir bahçede dudakların şiir okumaktan yağmurda sırılsıklam deniz meltemleri okşuyor mor şalıma düşen yalnızlığı serin bir sisin içinden geçiyor kentler ve adamlar kuğuları yaraladın gözlerindeki yabancıyı dönülmez trenlere bindirdin gittin nar ağaçlarında bir çığlık kıraç otlar üzerinde oturmuşum çırılçıplak ey sessizlik siz geldiniz işte sizi tanıdım en uzun ekinoks gecesinde bir nabız ışık yok gidenden senin eserindir anne ölüler ve diriler sevmek kabuldür ilkbahar kuşları söylüyor bunu saçları karanfil kokulu gecelerden bir yalnızlık düşüyor ana rahmine göçebe kuşlar mavi ufuk çizgisinde kayboluyor erken meyve veren ağaçlar gibiyiz seninle anne ilkyaz pencereleri olmadan sensiz şarkılar söylenmiyor sevmek kabuldür sana bir şiir okuyacağım bir şarkı dedi ve gitti Ömriye KARATAŞ 22.10.2018 |
Kalemin susmasın
_____________________________Selamlar