AŞKLARA VE ŞİİRLERE KURŞUN SIKTIĞIM...
Haliyle yoksunum şarkılardan
İçindeki tüm notalarla Perhize yatırdığım düşlerim. Bir kırlangıcın rüzgârına takılı aklımda Ebediyetin teamülü Gün görmemiş bir yetimden çaldığım o mısra Hani tebessüm ehli bir yaren Bir gölge de olabilirim: İçimdeki ukdeler Damağımda kalan tadı ile Söylenen, ölesiye sevdiğim yalanlar. İçinde peyda olan bir rubai belki de Aşkın öfkesine yenik düştüğüm Derken balyalarca satıra denk düşen eşkâlim Oysaki ben kuru başıma Aşklara ve şiirlere kurşun sıktığım. Zamanı sıktım da sıktım Suyu mu kaldı geride? Gözlerimdeki nemi saymazsan tabi. Bir bir dillendiriyorum malum hikâyemi: Görücü usulü ile evlendiğim Bunca şiire bile yoldaş bildiğim Tek kare de olsa İçimdeki mevsime denk düşen Sonrası malum, deyip Mutluluğa rest çeken. Adımla vakıfım hayata: Gülebildiğim kadar da güldüm Kimseler görmeden silerken Mutluluk gözyaşlarımı. Vallahi, yalan değil/di mutluluğum Henüz doğmadığım bir tarihte; Tek şahit yine Allah’ın hikmeti. Demir attığım yorgun şehrin sularında İstanbul’a kenetli her hücremde Yenik düştüğüm hep kendimdim: Bir mizacı öteleyen, Bir yüreğe kambur diyen Bunca nisyan bunca güfte. Soluklandığım sırlarında ömrün Şehrin sırlarına içime döktüğüm Belki de kendimin sır kâtibi. Yaftalanan güncemde iri ufaklı mütalaa edilesi Sonrası malum, Ne zaman döndüm ki sözümden? Bayat ve yorgun sıfatlar hep aksayan; Yol yordam bilmez bir meczuptan öte Hangi şiiri temsil edeyim Derlediğim hangi yükü kiminle bölüşeyim? Seyrinde matemin, Dumanlı dağların açmaya muktedir goncası: Rengin pembesi Belki soytarı bir gülde Nakşeden deryaların nefesi: Sonrası malum, Dirlik ve huzur hep mi uzak bir seyyah? Adı bende saklı bunca hicran Belki hitabı yoksunluk: Varsın döneyim başa yol yakınken: Neyde takılı kaldıysa aklım Olmadı gizlim saklım. Sonrası malum: Şiirden yanan dilimle Yazdığım her öyküyü sona sakladım. |