Eylüle Dağlar Sevdamıza Ar Yakışır
Çözüyorum gökyüzünden Eylül düğümlerini
Rengini ararken yaprakların Mavi yeşil umutlar dökülüyor üstüme Sonbahara inat... Ben sevda türküleri diziyorum Rüzgâr hüzünlü melodileri topluyor kirpiklerime Gül oyalı salıncaklarda avutuyorum yalnızlığımı Kederli ellere alışmış tomurcuklar saçılıyor toprağa Martılar uçmuyor artık içimin denizlerinde Yitirilmiş sevgi parçalarını alıp gittiler Hazana kertilmiş b/akışlarımın ağırlığında Kuruyor saçım-sakalım Yüzümün kuraklığına dokunuyor ıslaklık İşte yine ağlıyorum... Mermi ağırlığında damlalar düşüyor dizlerime Ve bir çift bakış harlanır Medusa’nın gözlerinden Eylül darmadağın Herkesin başı önünde Aksayan yüreklerin t/esirinde yarım adımlar Sokaklar soluk renklerin esaretinde Şiirler haykırmaya susamış Saklanmış avuçlarda Bulutlar gelinlik mi kefen mi bilemedim Bu yüzden yağmura bir isim veremedim Öylece özendim sadece Varsın ıslansın eylül Ve dökülsün yaprakları sevmelerin Sürülürken toprağa alınlarda ki aşkın izleri... Özlemim açlığında hatıraların Ekmeğim de parmaklarının lezzeti Ve sunduğun balık çorbası tadında gözyaşım İki kişilik bir hasretin tek kalan kanadı ben Savrulmak... Ne düşmek nede uçabilmek... Çırpınmak öylece gülüşlerinin huzur ağında Topladım tüm esintilerini düşlerimde Florya’nın, Van gölünün Bir akşam çayında haliç’in Kani spinin, Dicle’nin Ve asiliğinden Salomen’in Toroslarda endemik çiçeklerinin Gözyaşlarındaki merhametin Sürgün edilmiş ihanetlerin Ve aşkın ibresi şehadetin Ey aşkı ar... İzheb..! dedin Gölgenden geçtim Sahi sen bilmezsin Eylül uçurumlarının kenarlarında Ölümlerden kaç ölüm seçtim... Eylül’e dağlar sevdamıza ar yakışır Ucu cennet kokan hâl yakışır |
daim olsun kaleminiz
saygımla hep