oluk oluk ah
Menşei bilinmeyen bir acı saplanmış göğsüme,
Çocukluğum yakılmış sanki Buhara’da. Oluk oluk Jeanne d’Arc’a ağlamışım sanki hiçbir ecza sarmamış acımı liğme liğme yağmalanmış eski mısır çarşısı veya yukardan aşağı bir bulmacada yerlebir edilmiş bir cephe gibi darmadağınım. Gül ölmüş Bülbül çok ağır bir drama oynuyor. "seni sevdiğim içime nam salmış" şimdi istemeden kırdığım bütün vazolar için Allah-u Ekber. Zikir sayarmı Rabbim adını ansam günde yüz kez, bin kez, hayır milyon kez yada gülüşünü tasvir etsem defterime bir trene binsem, şirke gider gibi sana gelsem. yani sıtmaya tutulsam kendimi fidye karşılığında garda unutsam. bir biletsize vurdursam kendimi şuursuzca ölsem. beni sana getirirler mi pynst. |