kayıp temmuz.. ne başladı ne de bitti yaz’ım kasvet-i efsun iklimin fersiz güneşiyle ahuzarım yâr susa durmuş lal beste yarım güfteler yarım müsekkin dingini usumu çağırıyor asuman kaldıramıyor yüreğim ağır havayı dünüm-ün ışığına gölge bulutlar piano üstüne tutulmuş serçe parmağında tiz bir ezgi sufle sufle intihalime giriyor estetiği d/üzgün fersude bir silüetle yakıyor benliğimi k/ayıp ilânı temmuz’un saçları ünsüz harf örgüsü zihnimin kıyılarına dikildi sevdamızın söküğü tarzı müstesnadan indi edebî buğusuna sarınmış haberi yineledi güz tesirli kırlangıç kederi şakağına solgun güneş asılan şiirleri ki o’nun muş en irisi güçsüz bir maziye sürükledi tinselime düşen gövdesi dönülmezdi akşamın aşk feragatına yanıt/sızı bağladım hatıralar dalına değmedi ellerim dimağın sığ havuzlarına yalnızca imgesiz bakışlar döktüm yüreğinin uçurumlarına... .. |