Bilonsa
Bilonsa
kavruldum el değmez mermer ayazlığında soğuran vantuz içinde dağılır cam kırıklıkları susuz içilir aşk şarabı acı kahve öncesinde göz görmeyen gecede çitten atlatırım koyunları kalkandır sessiz karanlığıma süzülen tutaste bırakılan her bir ağrı yük olur kulaçlarıma tek gerçekliğinin izdüşümüne sarılırım bilonsa kürelediğin bahar ansızın sıyrılır güneşimden dağılır şafak, bir asır öncesinden fırlayıp geceden kalma suskunluğun yansır gözlerime eğrilen kirmen fırıldaklığında döndürülüp bir akşamcı küstahlığı var ki üzerinde ağlama duvarı can havliyle örter tülbendini mührü pekiştirip yazarım sayfalarıma bilonsa iyi geceler düşünde serer bahar fistosunu yumuşak kahkahalar yansır yüzümün aynasına sevgileri beleyen elin toplar tüm çiziklerimi hareketlenir şah damarım sevdanın ikliminde giderkenki ikindi, ardınsıra gölgelik bırakır kekremsi bir tat dudağıma konuktur artık ayak izindeyim, taşır mürekkebimi bilonsa misafir tedirginliği üzerimde, yolcuyum dağının doruğuna göz fırlatıldığından beri postu serili yabanıl yanlarımla emeklerim süzülür ırmağım sağım solum obruk soğuklar öncesi biriktirseydim keşke ellerini nasıl olsa götürecek deli poyraz sıcaklığını kırç’a dönüşen beyazı cemreyle buluştur bilonsa yarına dair verilen sözler yarım yamalak hoyrat ürpertiyle sarılır tüm benliğim sana azatlık sinende yüzyıla mahkum artık yüreğim mezarcı sessizliğinde bekleyişim ondandır diri duruşlarında kaybolur gri yalnızlığım yıpranmış resimlerde buluşmanın hevesiyle doksan dokuzuna yüz çevirip, sana geldim bilonsa n bilonsa a m r ı t / yar dibinde aşka İlkay Coşkun 19.02.2012 |