ihtiyar
ekmeği tuttu kavruk ellerin
yıllar yılı ağustos sıcağında beslenip
dost arkadaş oldu her cümlemize geç
vakit ve sıcacık istasyonlar buldu kış günlerine
gün yüzüne çıkmayı bekleyen bir gömüt
kuytularına sokulan rüzgâr gibi efil
sele serpe güç verdi serin bakışlarına
dimdik ayaklandı inatla geçömrünüzde
kulluğunda fire vermedi,
Allaha şükür
her kafadan ayrı ses
dünyanın ensesine
akşamın kızıllığı
özlemin demini artıran
avlu önünde taranır, ayın şavkında saçlar
güneşin
dostluğu gibi yakınsın düşlerine
kayıp bir ferman her kapıya kitabe asılı
efkârlanır başın, sancılanır kaygıların
sokaklar panayır, oyuncaklı
çocuk gibi ellerin
halden anlayan manalı bakışını kim nerden bilsin
dağların tekbaşılığı, sırtınızda yük taşınırlığı artık
uzakların soğukluğu a/kar üstüne yılların ağırlığı
mevsimin gözesinde ağaç gazele bulanır sonunda
dizlerine sarılan tonlarca yük, göç ebe şimdilerde
İlkay Coşkun
26.05.2013