ATLIKARINCA
Güneş asılır bazen ağaçların dallarına
Sallanır günlerce Bazen de Ay saklambaç oynar bulutlarla, Saklanır saatlerce ( Neden şavkını saklarlar ki sen gibi Bazen gecelerce... ) Bu arada Devir devran hep kendi âleminde Döner senelerce... ………………………………….. Biz neresindeyiz bu döngünün? Bazen Aralık kapılardan sızan kör ışıklar gibi Sesin gelir kulağıma belli belirsiz… Tedirgin, karşıdakini kollayan, Nefesini ve sözlerini yutar gibi. Sanki içinden konuşan, sessiz... Hadi ne diyeceksen de!.. Gün yüzüne çıksın İçinde yaşattığın biz. Ketum olacağım derken Güven sarsan içindeki o büyük giz!... .......... Ne dersin, Nefes yetmediği için mi Soluklanamıyor bir türlü Bir türlü yarınlara çıkamayan Belki de hiç çıkamayacak olan geleceğimiz? …………………………………………. İşte dişlisi kırılmış atlıkarınca misali Hem kendi etrafımızda döndük, Hem de uzaklara savrulduk. Dibe vuracağımızı bilsek O ‘oyun parkı’na bilet alır mıydık? Ya da ben göze alır mıydım sensiz... ........ Bir el uzansa yetecek çekip almak için Yüreğimin içinden kanatlarını Daha özgür uçacaksın belki o zaman... Hayal miydi yaşadıklarım diyorum… Neşesi, heyecanı içime işleyen Neyin nesi Çok derinlere kazınıp kalmış bu iz. Yoksa göremedik mi ‘bir bilet parasına’ girilen ‘oyun parkı’ndan Çıkılamayacağını bedelsiz?.. ......... Kapıdan güle oynaya, iki sevdalı gibi girdik, Çıkarken bir bilet daha kesildiğini bilmiyorduk, Bedelini pahalıya ödedik!.. 21.03.2017 Serap IRKÖRÜCÜ |