1
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
146
Okunma
sanki kızgın bir demir gibi parçalanıyor sırtımda gece,
üzerime ışıksızlık yağıyor akrebin yelkovana yetiştiği saatlerde.
damağım çatlıyor sessizlikten,
sessizlikten kanıyorum saatlerce.
uçarı gençliğimin
keyfekederliğini gömdüğüm bir kabir artık geçmişim.
ve ben gençliğimin başucunda
fatihalar dikiyorum dudaklarıma.
kırkı çıkmış olsa da tuttuğum yasımın,
acım içimde,
gözyaşlarımla büyüyen bahçeler gibi yemyeşil ve taptaze.
unutulası değil sandığım,
sandıklara kaldırdığım anılarımın can çekişmeleri bu kulaklarımı sağırlayan,
beni ölümlerle ağırlayan.
üşüyüp koynuma sokulan bir yılanmış meğer
bana hayal saatlerini kurdurup, güneşi göstermeyen.
göğsümdeki köz dağlarına nefes nefese üfleyen.
ar damarı çatlamış değildir elbet bu kaybedişliğin,
yine ateşlense serseri bir kurşun bir çift gözde,
kalbim olur kendini siper eden yine.
bir buhran ki bu,
şakaklarımda kara leke,
yüzüm suç mahalli,
gözlerim katil yüz bin kere.
secde görmemiş başımın üstünde nur değildi elbet,
biraz huzura mesken, bir tutam kıyamet.
sanki kızgın bir demir gibi parçalanıyor sırtımda gece,
ellerim har,
yüzüm firari.
yastığım kan..
yaşama rest çekmek bu,
ölümden ziyade.
5.0
100% (2)