Göbek
Kızıla sarıyorum bütün geceyi
Bütün kırlangıçlar uzağa göçüyor sanki Ve göğsünde bir kaç bıçak izi Susmaya sebep olan şeyleri sırtıma yükledim şimdilik Öldüğüm gün anlayacaksınız beni.. En nihayetinde Suçlu yanlarım vardı belkide Ve yüzümün bir yanı kirliydi hep Gövdemden bile utandığım hisler taşıdım bir çok şiire Hepsi yarım kaldı.. Ve göbek bağımdan başladım emeklemeye Dizlerimde, ellerime dökülen ilk şarap kızılı kadın benim belkide.. Önce susmayı öğrettiler Sonra uzakları Ve unutmayı Duvarlarla konuştum çoğu zaman Ve bir çok eskici gördüm sırtımdan vuran Kahve duvarlarından tütünler içtim. Zıkkım niyetine.. Defalarca öldüm Bir dilenci gibi eski bir eşyanın içine gömüldü anılarım Hangi pencere kenarından sarksam Üşümüş bir çiçeği özledim Ve sarıldığım bir çok insandan bıcak darbesi yedim Sonrası Üzüm çekirdeğinden dirilen bir kadını oynadım Yüzümde bir dikiş iğnesi ile Muazzamdı gerçekten.. Kutlarım! Adı bile olmayan bir kadın doğurdun Anne! Buzdan heykel parçalarına kadar Bembeyaz Ve saydım Kaç kere yaşadım Kaç kere doğdum Ve kaç kere öldüm Aslında hiç olmayışımı ezberledim satırlarımda Noktasız Virgülsüz Sadece soru işaretleri kaldı elimin altında.. Yokluğun kadar, ezber bozdum sustuğum yerde Bir yalanı doğurdum gecenin koynuna Ay’a bak! Taş gibi ıslak bir yıldıza anlatsın seni.. Ben öldüğümde bilin ki; Gökyüzünde kardelen çığlığı yükselecek Ellerinde ben... Yalan söyledim Ben daha ölmedim... Özge Özgen |