DEFNE YAPRAĞI
sen, istediğin kadar altın kaplama iplikler dola boynuna
üstüne oturmayan ütüsüz bir pantolonun en lacivert halindesin ve sürekli kısılan bir ses bu içimin en mahrem yerleri kuytu bir köşede çözülüyor bu yağmurda ilk ıslanan ben değilim yağmur bu, üstüne yayları yerinden fırlayan bir şemsiyeyle sırıl sıklam olmaya çalışıyorum içinin diş izlerini saymak ne haddime Ben içine kurt düşmüş bir elmayım sevgilim, ben kalbimin küf tutmuş halini de bilirim anason koklamış halini de ince gerdanlı kadınların voroş tadı vererek sevdiği şairlerin kaç diz üstü komplimana soyunduğunu da bilirim Burayı biraz açalım böyle bir çıban var, etrafında karıncalar göbek atan ipek böceği kadar şarkılar söylüyor Nalana gözü kaşı ayrı oynayan bir çağın kuyruğuna sıkışıyor türbanlı kadınlar ah! Müjgan’ın etekleri bir uçuşsa dudağındaki vişne tadı verilen ruj dağıklığından aradaki kol düğmelerini sıyırarak kavrulacak biliyorum heyy dar pantolonlar benim sizdeki basma elbiseler kadar entelektüel olmasar bile göbek kısmı açıkta kalan ahlaksız bluzları da ben diktim öyle ya, kalın kalçalı, kahverengi benli kadınlar sarışın kızların gövdesinden tutacaksa bir omurgasını sütyen lastiği gibi kalçasına asanlarda kahve köşelerinde kaç zar atacak, bilelim asıl sen o zaman gör meyhanedeki ney sesinden soyunan şairlerin dil rengini Hepsi aynı mektuptan, üçüncü şahısa gazel okuyor Tatsız bir üzüm lekesiyle kaç kez öpüştüklerini saymadım ama, onlarda biliyor bunu ben, bu mektupları yazdığımda denizin en turkuaz halini sevmiştim yüksel topuklu ayaklarıyla senin ela gözlerinden kaç dilber geçerse geçsin benim orda öznesiz bir halim var yağmur bitince sallanmaya başlıyorum yan yatırıyorum omzumu diğer omzuma bilemezsin nasıl anlatsam, İstanbulun deniz görmeyen diğer bir tarafı daha vardır defne yapraklarıyla süsledim sabahını şimdi bütün, yalnız kadınların kirpikleri ok satıyor.. Özge Özgen |
Güzel bir şiirdi, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...