LacivertSana yazmaya korktuğum için oldu herşey. Su olup akmaya başladığım zamanlardı. Aslında bir rüzgarın ait olduğu yerler kadar uzaktım kendime.. İtiraf ediyorum.. Bir salıncak bile astım evin üst katına Alt katta yağmurun sesini dinledim. Uzun zamanlarım bile olmuştur. Bütün radyolarda arkası yarını oynayan bir kitle vardı o zamanlar.. Menekşeleri kurutup Ahşap kutuların içine koyardık.. Bende oluyor bazen unuturum öyle Su akar gider.. Hey zaman Geriye doğru sar beni desem de, bekle. Korkulukların arasından fil dişi beyazlığında sayfalar çıkartacağım. Üzerime zıplayan bir at var burda Üşümem ondan.. Üzerine alınma ama, Ben hep geç vakit dönerim yüzümün vişne çürüğü renginden Öğlen vakitleri olur genellikle bu bana Süslü bir kese kağıdını elimin tersiyle itip tutuştururum kalbimin eline.. Eyvallah Hayırlı işler derler bizde.. Kadın bile olamazsın.. Eski zamanlarda olsaydık bir düş kurardık sesimizle. Ezan vakitleri elleri felç olan bir şiirin son cümlesinden Kasıklarıma doğru inen Soğuk bir taş var üstümde.. Hey zaman Aklımla oynama Dilersen gövdemi ikiye böldüklerlnde tuzlu bir nehir geçsin içimden. Titreyip duran bir serçe koysunlar yoluma ki , Yüzümün tam ortasından Turkuaz renginde naylon şekiller büyüyecek.. Şimdi tütünlü parmaklarımla bir perçemin Göbek bağını kestimse Bütün eski cümlelerde Bütün yalnızlık şiirlerine eş değerdir .. Ne deseydim? Ben aslında küçük bir ressamdım, ve lacivert duvarlarla kendi kahrıma boyandım mı? Hayat uzun köprüler kuruyor muydu eskiden Hangi yolda dallarından kıvrılıyordu erik ağaçları İkimiz de bağımsızdık Ve yabancı.. Saysam kaç parmağımın kaçı kırıldı ve yel içinde kaldı karnım. Üstelik aç karna sevmişken seni Sahi , Kaç beğeni topladı açık hava tiyatrolarında aşk filmleri.. Ve oldu ki, Bir nehirden Bir dalgayı çıkardım bu sabah Elmayı çamaşır ipine astım, Armut damladı aşağıya. Deliyim ya ben.. Baktılar ki bu hiç olmadı, çamaşır ipini uzattılar gövdemden karşı mahalleye. Güya üç oğlanla sevişmiştim Oldu olacak zilli bir kız geldi dünyaya. Adını da Müjgan koydular.. Nasılsın yalan? Sahi ya, Bir insan ölünce, Niye yağmuru dökerler önüne? Çok kalabalıktı durduğun yer Ve hep aynı çiçekleri suladığını biliyordum. Biraz yorgundum galiba. Vozodaki su da bitti .. Gece hiç çıkmadım dışarıya. Sesler uzaktan geliyordu. Ve, Sana akmaktan Korkuyordum.. Özge Özgen |