KIRIK DÜŞLER TİYATROSU
Savur uzağa,
Yaktığın benim külümse. Sonra gülümse. Dağılsın şehrâyini içimin. Anlasana! Toprağa tırnağını geçirerek doğurur beni her ana. Cihan bir yana, sen bir yana. Avluda kimsesiz çocuk sesleri, Yükselir hengâmeyle arşa. Tut bu hasta ellerimi, Hâla bir umudun varsa. Kırık bir aynadır Şam pazarında yalnızlık, Tassız taraksız şehzadeler giyinir cübbeni. İhtiyar bir keşişin tövbesi uyutur beni. Beni bir akşamüstü kuytuda ara. İksirli laflar buyurur sultan ağızlılar, Cariye koğuşlarındaki Rum kadınlara. Kasımpatılar, akşamsefaları, menevşeler... Hepsi... Hepsi senin kokun. Dokun... Ordusu dağılmış hiç’in, kalesi alınmış yok’un Hatrına Dokun. Bozuldu Mezopotamya’nın örtüsü, Yıldızları saçlarına örünce. Taşınmak isterdim, Yüzünün en yakını bir limana; Ama seni uzaktan öyle mutlu görünce... |