Terkib-i Bent.Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiir: Terkib-i Bendin hece uyarlaması, Zincirbend ve Akis çalışmasıdır.
Terkib-i Bend: Altı ile on beyitten oluşan bentlerlerle yazılan uzun şiirlerdir. Şiirde en az üç, en fazla on iki bent bulunur. Divan edebiyatına özgü bir nazım biçimidir. Kişişel, toplumsal, felsefi, dini ve tasavvufi konularla hicivlerin işlendiği şiirlerdir. En vurgulu şiirleri mersiyelerde görülür. Her bendin sonunda kendi arasında uyaklı iki mısradan oluşan vasıta beyit ile alt bende geçiş sağlanır. Vasıta beyit her bendin sonunda değişir. Bentlerin uyak düzeni gazele benzer: aa xa xa xa xa xa bb cc xc xc xc xc xc dd veya: aa aa aa aa aa aa bb cc cc cc cc cc cc dd. şeklindedir Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa, Terkib-i bendin en güzel örneklerini vermişlerdir. Bâkî’nin Kanunî Mersiyesi, Şeyh Gâlib’in Esrâr Dede Mersiyesi meşhurdur. Aruz vezniyle yazılan Terkib-i Bend şiirlerinin en seçkin örneklerini, Tanzimat dönemi şairlerinden Ziya Paşa vermiştir. Zincirbend: Şiirde bir bendin kendisinden sonra gelen bende bağlanmasının ortak kelime veya kelime gurubunu kullanmasıdır. Yani bir bendi sonlardıran kelime veya kelime gurubu aynı zamanda kendisinden sonra gelen bendi başlatır. Akis: Mısra veya bentler arası geçişte kelime veya kelime grubunun ters geçiş sağlamasıdır. Düz aynadaki sağ sol tersliği gibi. Bu şiirde akis tek kelimeye değil duraklardaki yedi heceye birden yüklenmiştir. 🌹Sevgililer Günü🌹 Takvime düşen yaprak, gülüm on dört şubattı Seni ilk gördüğüm gün, aşkın beni kuşattı İpek kanatlı kuşlar göğe yüceltti beni Şafak rengi boyandı ufkumun sisli hattı Akla ziyan düşlerin semavi ülkesinde Aşk denilen iksiri, gönlüm seninle tattı Gamzeni kıskanarak tılsımlı alev gülü Dudağında nazlanan goncasını çatlattı Yakudi tebessümün işlenirken sayfaya Bir ömre bedel yazıp altına imza attı Kafdağı’nın masalsı Zümrüdüanka kuşu Şahikalar ardında yedi iklim yaşattı Tatlı bir heyecan ki; ne diner, ne yavaşlar Böyle aşkın kuralı, her sevda tatlı başlar Her sevda tatlı başlar, böyle aşkın kuralı Baygın düştüm gönlümü elimden uçuralı Sihirli gözlerinden ayılmadım sevgili Ateş uçlu gizli ok, can evimden vuralı Sıyrılmadım bir türlü narıbeyza kahrından Sihirli bakışınların gönlümü kavuralı Bir kez elini tuttum diye çıldıran felek Fizan’a sürgün etti, kem ferman buyuralı Kalbim izin vermedi unut dedikçe aklım Hayat denilen yolda sen menzilde duralı Mahşer Günü’ne kaldı, demek ki kavuşmamız Kader rüzgârı bizi meçhule savuralı Anladım ki; yarım aşk, efsaneye dönüşür Kardelen ter dökerken, yaz gülü niçin üşür Yaz gülü niçin üşür, kardelen ter dökerken Yaşayan âşık bilir; kabus gelip çökerken Nedense hiç göz kırpmaz, bana Çoban Yıldızı Hayal biter, düş başlar! Bende şafak sökerken Gözlerine çarpmasın; inceden hicran yeli Dev çınarın belini, dal misali bükerken Gamlı öten baykuşu ağırlar her virane Gece yıldızlarını gökyüzüne ekerken Kuytu bir yaprak seçip, didinir terzi kuşu Aşk adına özenle yuvasını dikerken Belki düşünür derim, bahtımın hüzün gülü Gözlerine uykunun sürmesini çekerken Ya güvercin kanadı, ya turna sorgucunda Bir selam gönder gülüm, ölüm yok ya ucunda Ölüm yok ya ucunda bir selam gönder gülüm Ben ki; azap yolunda, göz akıtan bülbülüm Gün olur da ararsan âşığını sürgünde Aklı firarda olan, muratsız bir gönülüm Nasıl özledim bilsen lalezar buğusunu Has bahçene yasaklı, boynu bükük sümbülüm Güneşe sözüm kalmaz kıskansam dolunayı Gönül penceresinden nasipsiz kalan tülüm Yılgın uçlu kalemler nasıl yazar ki seni Kuldan gelen cezamsın, Hak’tan gelen ödülüm Aslı gibi yanarsın saç tellerin dokunsa Kıvılcımı capcanlı Kerem’den miras külüm Selamınla yırtılsın, sürgün mühürlü bilet Kıskanç gözlerden ırak kutlu bir haber ilet Kutlu bir haber ilet, kıskanç gözlerden ırak Sevabı senin olsun, günahı bana bırak İmkânsız aşkımızı temelli mümkün kılsın Sona ersin gönlümü kasıp kavuran firak Bir iş ki; ne düşülsün, ne içinden çıkılsın Kolayını bulmasın ne usta ne de çırak Ey ömür biçen hasret! Yerin-göğün yıkılsın Eşlem sıcağın tırpan, kutup ayazın orak Çöl buluta hasretken, yağmurdan mı bıkılsın Birbirini aratan mevsimler bende kurak Desem ki; bulutların üzerime sıkılsın Yollar mısın sevgili, gönlüm yaslı ve çorak Bilmem hatırlar mısın, sen yağmurdun ben toprak Gülüm, on dört şubattı, takvime düşen yaprak |