UMUT ÇOCUKLARI
çocuk bahçeleri olurdu küçük kentlerin, elma ağaçlarıda çabası
hangi ağacın dibinde yatardı kardeşim söylemezdi annem kışa aldanmış sarı çiçeklere bakıpda ağlardı/ nedense incir yaprağına düşen ilk pıhtıda tanımış kırmızıyı ilk çığlığını attığında tanışmışken acıyla ben yokmuşum hesapta, nerden çıktımsa ortaya/ çıkmışım işte küçüksu’ya sığınmış sarhoş sandalın güvertesinde Sokak kalabalıklarında, kalabalık yapmamanın kaygısına düşmeden mendil siler cam temizleyicilerinin silgeç mevsimlerini sustalamış hayat kaç şişe şarap alırım biriktirdiğim gündeliklerimden/ henüz köpeklerde ölmemişken göğüslerimde büyüyen elma ağacının ilk meyveleri/ mayıs güzellikleri sırları solmuş aynaların yüzümden geçen iç çekişleri/ daha çocukmuşum kimsesiz mezarların su çürüğü tahtalarında, ismini ararken. ilk acıyı tattım selvi boylu ağacın dibinde upuzun yatarken/ kanamıştım kendine saygıyı öğrenmelisin demişti adam/ kendinden utanmadan ne olmak istiyorsan o kadar işte, pusulandaki yönü şaşırmadan aş’da İş’ de ekmekte şu hayatta önce kendine saygıyı öğrenmelisin, umudun yakasını bırakmadan. hele ki aşk’ da sevdiğin koynunda olsa bile, özsaygını kaybetmeden sevişeceksin bedenindeki hazzın cazibesine kanmadan. pazar yerlerine düşmüş tezgahların çığırtkan sesine aldırmadan güneşin perdesine çekilmiş türkülerde gece masumlaşacak/ karanlığı deşeceksin özler değerini yitirdiği zaman anlamı kalmaz biçimlerin anlamalısın simit satan çocuğun türkü söyleyen sesi biniyor eminönü vapuruna sürülen iskelenin geçitlerinde yolculuyor insan uğultularını/ sessizlik yosun bağlamış sandalın güvertesine bırakmıştım ekmek kırıntılarını/ sen giderken güvercinlere miras bırakmıştım can sıkıntılarımı/ anne duyuyor musun çığlıklarımı. ilk ağladığımı bildiğimde kadın olduğumu anlamışım/ ben varmışım... görüyormusun bu çocukları, bahçedeki salıncakları/ acıları yok elma ağacından düşen çürük meyve kırıntıları kıtlıkbozan fırtınalarının aş ermeden büyüyen tomurcukları sokak bozması yontulmuşların elinden kurtardıklarımızdan birisi toprağın eşelenmiş yüreğine kardelen diken sondan ikincisi düşler serpiştirdim gizlice yüreğine, düş kurmayı unutmasın diye/ gün ilkindisi Unutma yaşam dokunacak nakışını henüz bilemediğin emekten üreyecek olağanüstü güzelliklerle çizilecek duvar resimlerinin panoramasıdır ve boşluklar sana aittir. renklerini bir tek sen bilirsin/ demişti adam ne zaman denize baksam mavideren gülümseyiş onu anımsarım şimdi ne yaptığını bilmiyorum belki bir sobayı yakıyordur, üşüdüğünü hissederek belkide başını gökyüzüne çevirmiş asit yağmurlarından sonra gelecek güneşi bekliyordur belki de yanıbaşımdadır uzansam tutacağım elini göremiyordur/ susarmısınız... Umut/ Zamanın delen şiirler |