Kızıl kaftanlı öfke
şakağıma dayalı ihanetler
tetiklerken intihar kokusunu yastığıma toplanıp toplanıp boşalır çöpe ince ayar emekler düşerken kirpiklerimden çirkin gölgeler dolar küflenmiş sadakat gönül gözüne çürür kör inanç top oynar in cin kulvarlarında vururken dimağımı algılayamadığım çığırtkanlıklar kabarır ha bire gövdeme hapsettiğim kızıl kaftanlı öfke güm güm güm dövüyorken etten duvarları çıktısına varma çabası içinde sonlanmayan çocukluk düşe kalka kalka düşe gelmez içimden ilk defa ayaklanmak kesilir uçurtmamım gök rengi ipleri kim bilir kaçıncı şiddetiyle gelecek depremler çekerken köklerini gövdemden asırlık çınarlar emerken zehrimi şiirler ben istemem artık imge olmak heryerkaradeniz büyüdükçe dalgalar yetişemem içimde yırtınan anaforlara körüklerken sol yanımı şeytan ser veririm gömüldüğüm sığlara gömleğini geceye bırakmış yılan gibi kıvranarak sürtünür göğsüme suçluluk konar noktama… Sude Nur Haylazca |