gömü
gömü
tarihin derinliklerine gömülüp bir gömü daha doğurur hayat ağırlanır has kuyumcu tezgahında derinleşen söz dal budak yayılır paylanan acı sancılıdır oysa diş ağrısı misal zıplatır seni dişlek bir çemkirme sonrası gömer insan sızlayan yanlarını her çömlek gömü habercisi değildir kap kacak ve mutfak maşası kadar nesneler geleceğe taşınırsa diridir kaval kemiğini bilirim ne çok kalıcı kafatasını pişirip de yemek niyetine bekletip kaç binyıla elini ovuşturmanın anlamı ne şükür niyetine avucuna bir altın mı konar? defineci veyahut mezarcıdan medet umup kimi düşünür kimi akıl eder bilinmezi başına şapka misali konar höyük bulunan her soğuk kemik, acı çoğaltır yarayı sıvazlarken yaralanmamaktır asıl asıl bunun için kaç zaman tekerrürdür tefekkürden çok, kaç yüzde kızgınlık vardır kaç bedende tahribat yapar iç sızlatır kaç ağıtta anne gözyaşına mahkum kalır vahşi hayvan avından dönüşün resmi ve nişandır çömleklerde ki parmak izleri kıymetli sikkeler herkesindir deniz gibi gökyüzü gibi herkesin taş sektirme hakkı herkesin, su herkesin gölün tuzuna fazladan su verin suyu hasret deniz yeter ki ölmesin hiçbir şey su kadar ömürlü değildir elbet aşk’ı içen beden ömrü de içmekte masum, ölü sandukasında ancak gömüdür bırakın bu hakkı da haşerelere verin yalnızlıklarımızda boşları toplarız bi içimlik çaydan her seferinde dem alıp zaman su, pösteki kayar atımızdır savaşları da sevmeleri de sığdıramayız kısacık ömre ölüm, doğan yeninin habercisidir asıl içimizde sıkılan son nefes çıkar, can çıkar çok el değmişliktir belki de dünyayı kıymetli kılan erkeğin iktidarı, kadının doğurduğu kadardır nasıl olsa toprakla buluşur insan, gömüdür artık İlkay Coşkun 12.07.2014 Külliye Mecmuası Sayı 3, Ağustos 2015 |
Kalemin susmasın
___________________________________Selamlar