Hamitabat Gülü 🌹Şiirin hikayesini görmek için tıklayın 8+8 Hece Şiiri.
Tılsımlı gül kıyıp durdu, can evimi lime lime Adı gizli, çift heceli, dilime yasak kelime Nutkum tutuldu görünce, bir kalem verin elime Hamitabat gülün gonca, arar oldum yıl boyunca Tılsımını bozmak için, var mı dört yapraklı yonca Sanki efsanevi diyar, Belkıs’ın Yemen ülkesi Anne peri, baba âdem; kızı Seba Melikesi Seher yeline karışıp ıtrıyla boğmuş herkesi Hamitabat gülün rana, kıyıma duran durana Dönüp baktım benden beter, göğsüne vuran vurana Düş içinde bülbül oldum, çalılıkta sine sine Duyan hayra yormuyor ki, şansım dönmüyor tersine İlkyazın ara yerinde kar yağmış penceresine Hamitabat gülün simli, sim yediveren isimli ’’Gergef işliyor dediler, akla ziyan gül resimli!’’ Vardım Kaynar Deresi’ne, hayali karşımda durdu Kirişini geren kaşlar kürarizan okla vurdu Bozulmaz aşkın töresi fermanı böyle buyurdu Hamitabat gülün narin, rengi kızıl alizarin Gönlüme söz geçirmiyor, kılıç çalan kırk süvarin Gülü bana men etmişler, ferman sığmaz cepkenine Yağmur tufanına koştu, kar da sulu sepkenine Gülün tacı şölye dursun kurban oldum dikenine Hamitabat gülün nazlı, goncası aslen Hicaz’lı Posta güvercini saldım, gökyüzü şahbaz ikazlı Düğün varmış, yola düştüm; başıma dedim darısı Gölgesini bana kattı silinmiş Ay’ın yarısı Gül yüzünü göremedim, betim benzim mum sarısı Hamitabat gülün şendi, yoluna canım döşendi Bir tebessüm uğruna can, ne vazgeçti ne üşendi Kendi özüne firari gülün tılsımlı kokuşu Buğusuna hasret kaldı Çeşmekolu’nun yokuşu Gözlerime yuva kurmuş, terketmiyor hüzün kuşu Hamitabat gülün yaslı; yası, Aslı’yla kıyaslı Bende Kerem’in ateşi, sende kıvılcımın aslı Çok geçmeden öğrendim ki; hoyratlara yoldurmuşlar Sedef sinesine kıyıp kof hüzünle doldurmuşlar Ömre bedel gamzesini, goncasında soldurmuşlar Hamitabat gülün kayıp, andımızı hiçe sayıp Can evimde yeşertmiştim gözyaşlarımla sulayıp Yatırsın demiştim yârim, beni kurban sunağına Yeter ki dargın durmasın gamzeleri yanağına Gözlerim dopdolu baktım iki katlı konağına Hamitabat gülün ırak, otuz yıla vardı firak Ya gülünü geri çağır, ya ölümü bana bırak Erikleryurdu’na kopsun çığlık Kumrular belinden Kim sıyrılmış gülüm dedim, vakti gelen ecelinden Yüreğime bir ok salın duvaksız giden gelinden Hamitabat gülüm hani... ufkumdaki sis duhani Hicran koru küllenmiyor, iyi ki bu dünya fâni |