sus
Ayaz bir geceydi,
Titriyordu aşk yapraklarım Sisli sancılar etrafımı sarmıştı Körebe oynuyorduk yalnızlıkla Hep kör olan o oluyordu… Acılara g/ebe ben. Mutluyduk! Madam. Kâğıttan umutlar çizdiğim zamanlardı Şimşek çakması gibi çarpıldık onunla. Yüreğimi ablukaya aldı madam Fetihlerine karşı koyamadım. Prangalar vurmuştu adeta gözlerime Mecalsizce çırpınan bedenimi Yüreğimin paslı kilitlerini açıvermişti. Sorgusuzdu içeriye girmesi Ve izinsiz.. Buz dağında donmaktı bu madam, Lal kesilmekti bu bir mucize karşısında, Bazen de, Dur diyememekti. Islaktı feri gün’ahlarımın, Ene dedim. ‘’Ente’ dedi. Ene diyemeden sustum. Gözleri büyülü bir şarkı fısıldıyordu kulaklarıma Bilmediğim bir dilden çalıyordu melodileri Sarılmadan hoş bir ruhla boğuşuyordum. Sonra içi içine sığmayan düşler sardı beni Etekleri zil çalan bir masal başladı... Masalları bilir misin madam. Hani sonu hep mutlu biten... Üç elmanın düştüğü göğü Bütün umutları ardından saklayan Kaf dağlarını Sihirli değneğiyle büyü yapan perileri Benim saatim hep gece yarısına bir kala duruyordu Bitmesin diye bu büyü. Mecnun-i aşktı bu Bilirsin Keremin neden yandığını Deliliğim bu yüzdendir madam... Sahi, hangi dilde aşk acı çekmekti? Bu yüzden uzak dur madam Kötü kokar sevdamın yanığı Az daha uzaklaş korkuyorum! Bulaşacak sana da bahtımın kararsızlığı... Masalların hüznünde buluştuğumuzdan beri Yangın yeridir yürek. Sus madam sus! Dünyanın engesini bozmaya gerek yok |