Matilda
ipeksi saçlarınla bir daha dokun bam teline matilda
Sevmeye geç ölmeye çok erken... Erkendi alıp şehrini giderken çorak yüzlü topraklardan Kemikleri sayılı çocukların tebessümleri Ve kıraç toprak kokusu Tenimde kalan son hatıran... Ağlarken, hücre odalarına benzeyen kareli toprak odaların Su tutmayan damlarının altında Perdeleri sökülmüş kırık bir camın kıyısında Solukla cebelleşiyorum. Ki farzet bir sabah kokusunda asma dalındaki son yapraksın Düşersen düşeceğim Igde kokulu akşamlarına aksanına. Matilda Tozlu yollarımın hendeklerinde kayboldum çoğu zaman Bir çok kez suya karıştım ilk iliğime dokununca ellerin Sen olmadan da hissetmeliydim seni Seslenmeden duymalıydım iç sesini Bağışla! Söyle ne kadar sevmeliyim seni... I Işıksız bir köyde doğdum Ondandır karanlığa benzeyen gözlerini çok sevişim. II Nar çiçeğine benzeyen gülüşünde Dicleyi görüyorum Hoyrat ve yalın ayak biraz da toy İlk o kul’a gittiğim gibi Sana geldim matilda Ve senindir hücresi her zerremin. III Çogul yalnızlık arefelerinde Sabahın beşini bekleyen bayram çocuğu gibiyim. Az daha bekle Güneşi gülüşünle doğur matilda... |
farzet ki sesimi duymadı çocukluğun
olsun
camın buğusuda yeter hücresiz gözlerini görmeye