Bunu Unutmabazen bir susuş oluyorum içimde ülkelerce dağlar devriliyor bedenime onca yükü kaldıramam diyorum onca yıkıntının arasından sağ çıkamam diyorum dizlerimde yaralar binleri geçti yüreğimde milyonlarca yara kanamakta ellerim nasırdan kabuk bağladı ve olanca bir ses çığlık atıyor içimde sonra sen akşam üzeri oluyordun bense bir karanlığa teslim oluyordum ama yinede seni düşünüyordum bazen bir çöl kadar sessiz bazen içimden bir fırtınaya yakalanıyordum bazende göç ediyordum kendime uzak kentlere yalın ayak koşar gibi kaçıyordum kendimden tenimin her tarafında bıçak kesiği kanayan bir yara ağzı gibi canım acıyor sanki acıların yaşandığı zamanda durmuş beynimde yalnızlık ölümün kursağıma saplandığı zamandı tanrıya ve yağmura açıyordum ellerimi kuruyan topraklara bereket yağsın istiyordum çiçekler açsın, kuşlar uçsun, çocuklar koşsun istiyordum gök mavi dökülsün salkım saçak öylece dalıp bir düşün içinde dünyanın senle güzelleştiğini düşünüyordum susmak ne büyük ölüm diyordum ama susarak kayboluyordum bu dünyada artık pencereler karanlığa açılıyordu kapılar kendi içine nefes almak çok zordu dağlara düşen sis kadar korkutucuydu ve küllerinden yeniden doğmak kadar imkansızdık biz bir yaşamın içinde ölümü bekliyorduk ama ölüm bizi öyle çabuk almıyordu koynuna sonra ömürde yaşlanıyor eski bir şarkı kadar yalnızlaşıyor insan ben yağan yağmurları sen bilirdim uçan kuşları, gülümseyen çocukları rüzgarı sen bilirdim denizleri, kelebekleri, şiirleri hayatı, yaşamı nefesi kalbin atışını şimdi hepsi öldü bizde öldük ama seni seviyorum ölmeden önce ağzımdan çıkan son sözüm nefesin yetene kadar bunu unutma ibrahim dalkılıç 13.10.2017 22.03 izmir |