İçimdeki En Hoş Damla
Bir yudumunda bin hayat var sevgili.
Hadi öp beni dudaklarımdan ömrüm senin olsun. Kaç asker uğurladım gece nöbetlerimde kalbinin koğuşlarına, İçtimadan hayal kırıklıklarıyla döndüler teker teker. Umut kaplı bardaklar sundum yudum yudum gözlerine, Yine de kıramadım içindeki umutsuzluğu. Anlamsız yokuşlarını sürdüm, düşlerimin uzaklığına, Sürgün yollardan döndü yine kalbim; eli boş. Bir fincan kırığı kadar batıyor şimdi ellerim saçlarıma, Gözlerinin kahvesinden içmek istiyorum. Sessiz bir geceye uğurluyorum ruhumu, Hadi tut beni en zaaf yanımdan. En hisli zayıflıklarım senin parmak uçlarında kaldı, Gönder bana yaslı bir mektupla. Yaşlanmak istediğim bütün ağaçlar gölgesini kaldırdı üzerimden, İçim dışım sensizlikten yanıyor, başka bir şey değil. Son bir yaprak tutuyorum avuçlarımda, henüz sararmadı, Hâla sen kokuyor önü arkası. Hatırlar mısın bir gül vermiştim sana deniz kenarında, Üzüntüne biraz mutluluk katmıştı. Sonra koca bir yalnızlık girdi aramıza, Kirlendi tüm sokaklar, söndü caddelerin ışıkları. Dört duvar arasında nefes daralmaları kaldı geriye, Alamadıkça boğulduğunu hissettiren. Mevsimler zamana çok hızlı, gönlüme en ağır aktı, Bir şey anladıysam kalkmiyim şurdan. Kimsesiz yağmurlar yağdı yeryüzüne, Beraber ıslanamadık diye kızdı bize dünya. Sonra bir mucize gönderdi tabiat ana, Belki son bir şanstı bu bize verilen. Belki de sadece son... Sonra sen geldin bir kıvılcım çaktın, Yazdığım tüm karamsar kelimeler eskidi. Tüm eskiyen yanlarım, ölen hücrelerim yeniden doğdu, Evet kadın biraz geç geldin. Ama olsun. Hoş geldin! Şimdi o son yudumu ver sevgili, Artık ömrüm senin... Alican Yıldırım / içimdeki En Hoş Damla |