ŞİİRİ BIRAKIR GİBİ SENİ BIRAKTIM!...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Eylül; sararmaya duran kahve saçlarıyla, hüznü ve umudu özümseyen, her çizgisinde ayan beyan yansıtan yüzüyle ve de yaz ile güz arası o kararsız med-cezir halini kuşanmış buruk tebessümüyle, yeniden ’Merhaba’ diyor bizlere..bütün ’’Elveda’’lara inat, yeniden ’’Merhaba’’ diyor... ( evet farkındayım, sanki biraz kendimi tarif eder gibi oldum.. zaten her anlamda Eylül’e benzediğim de doğrudur..) .... ŞİİR, BUNDAN BÖYLE ADIN EYLÜL OLSUN... .../Sen bilmezsin, ben bu hayatta belki de en çok; sana yazmayı sevmiştim.../ ... Aldanma sakın! Ne ’’ten’’e Ne ’’sana’’ sevdalıydım ben... Bendeki ’’sen’’e Ve sendeki ’’cana’’ sevdalıydım ben... ... Yağmur yağar, gök uyanır, Güller büyür bahçelerde.. Gün gülümser, umut açar Sana dair ne şarkılar söylenir Bilmediğim lehçelerde.. Gözlerimde solar renkleri Sensizlikten arta kalan korkunun.. Ve adını gizlerim, Hiç duymadığın hecelerde... Sen; bir kirazın gölgesinde, En tatlı yerindeyken uykunun.. Ben; yalnızlığıma sokulup sen diye, Yürürüm hep, ıssız gecelerde!... ... ...ki sen bilmezsin... ... ... (Ağustos sonu, Eylül’ün ikinci günü 2015..mürsel emre doğan ) ... Eylül; kararsızlığıyla, gel gitleriyle hep tesir etmiştir bana... İşte böyle bir ’an’ a düşen şiirdi sayfadaki ve hikayedeki iki şiirim... "Vazgeçilmezim", diye diye her seferinde, Bak gurub ettin işte, "eylül"ün seherinde!... ... Sığınarak içimde, bir "med" cezir düşüne Vurulmuştum, nazenin o gülden gülüşüne. Sanki göçmen bir kuştun, ufuklarda beklerdim Hayalimi o eşsiz endamınla süslerdim. Ben durdukça, gitmeyi hep marifet saydın sen, Keşke ilk tanıdığım "ân" gibi kalsaydın sen... Bir olmazı başardın, esrarını yitirdin, Baharları getiren iklimleri bitirdin. Şimdi, damarlarını kestim bir bir sevdanın Sonsuz yasını duydum, ruhumda "elveda"nın!... ... Sahilde bekleyen tüm gemilerimi yaktım, Ben, -şiiri bırakır gibi- seni bıraktım!... .......................................... 5 Eylül 2015.. İstanbul..mürsel emre doğan... |