neşter vurulmuş yarayaşamla ölüm arasında sırat köprüsünden geçer gibi sana yürürüm yüreğimde sen varsın ve bu sevmek bu özlemek neşter vurulmuş yara kadar acı dolu yaşamı ölüme çevirir güneşi fırtınaya ve beni sende idam eder tövbesine karışmış bir günahım ben lenetlenmiş sol yanım ve yasaklanmış aşk yasaklanmış mutluluk yasaklanmış gülümsemek ama sen sevdiğim sen yasaklardan çiçek doğuruyorsun yağmur yağmur kuruyan dudaklarıma yağıyorsun her eylülde her sonbaharda ilk sen düşersin aklıma ilk sen sol yanımı talan edersin ve ilk sen tutunduğum dalı kopartıyordun oysa ben senin hiç tutmadığım ellerine hiç bakmadığım gözlerine hiç öpmediğim dudaklarına aşk oldum ve sesine nefesine soluğuna aşk hiç görmeden sevmekse hiç dokunmadan sevmekse ben seni yeniden doğar gibi sevdim yeni doğmuş bir çocuğun ağlaması gibi yeni doğmuş bir çocuğun kokusu gibi ve yeni doğmuş bir çocuğun masumluğu gibi bir yanım hep eksikti bir yanım hep sende kalmıştı bir yanım hep bir bıçak sırtı sen kadar uzak sen kadar acı sen kadar ölü seni düşündükçe bir şiirin masumluğunu mısralardı parmaklarım başka bir yaşamın içinde başka ölümlerde yaşarım seni başka sevdalarda başka zulümlerde kalırım sensizlikte kaldığım kadar fırtınalı sonra iflah olur mu bu yüreğim damarlarıma kadar işlemişsin bıçkın bir sevda keskin bir yalnızlık kanamalı bir yürek bazen beyaz bir bulut bazen gri bazende siyah bir bulut örtülür bedenime belki hiç gelmeyecek bahar ama seni her eylül özleyeceğim bu eylül belki soğuk geçer belkide ben ölürüm sen üşürsün bu eylül bu sensizlik neşter vurulmuş yara kadar sıcak gidelim buralardan ölüm bizi ayırmadan gidelim ve bağıralım avazımız kesilene kadar belki bir şiirde biz yaşarız ibrahim dalkılıç 03/09/2017 21:55 izmir |