Senden Sonra
Eskiler eskide kaldı derler, sevgilim.
Oysa ben, seni ne eskide bıraktım ne de eskittim. Seni, dalından koparılmamış taptaze bir meyve gibi yüreğimde taşıdım. Çetin kışlar geçirsen de Özenle korumaya çalıştım seni. Başardım mı, bilmiyorum. Bildiğim bir şey vardı aslında Özenle beslenilen meyveler Onca yıldan, onca zahmetten sonra Tek bir afetle yok olabiliyordu. Ve en büyük afeti ben yaşadım sanırım. ÖLÜM afeti... Yaktı, yıktı... Başımı değil; hem hayatımı Hem geçmişimi, Hem geleceğimi, Hem de hedefimi mahf etti. Kendime hiç mi hiç gelemedim bile. Nice defterler tükettim adına. Nice kalemler, silgiler, kalemtraşlar... Yetmedi, Canım!... Ne seni anlatmaya yetti bunca materyaller, Ne de derdimi. Yetmedi, Cananım!... Ne bizi anlatmaya yetti bunca şiirler, Ne de şiire benzer hayatımızı. Yetmedi, Külli Heyecanım!... Ne sensizliği anlatabildi bana sayfalarca Ne de suretinin tahayyülünü... Biliyor musun, ölü sevgilim? Geride bıraktığın adam, O çok sevdiğin şiirleri, Manzumeleri, Hikâyeleri, Romanları okuyamaz oldu. Çünkü her defasında suretini görür oldu satırlarda. O kıyamadığın gözlerime, Seni hatırladıkça seller gibi yaşlar doldu. Biliyor musun, müteveffa sevgilim? O kıyamadığın ellerim, Bir iki satır olsun yazamaz oldu senden sonra. Titrer oldu parmaklarım... Karıştırır oldum sözcükleri, Göremez oldum cümleleri... Anlayacağın, dipdiri olan adamı yıkar oldu ölüm haberin... Senden sonra gökyüzünde bir kumbara yapmıştım kendime. Adını da hüzün koymuştum. Sözde üzüldüğüm her anımda, Hüznümü, kumbaraya koyacak, o an üzülmeyecektim. Ne oldu, biliyor musun, sevgilim? Dayanamadım sensizliğin hıçkırıklarına Ve açtım kumbaramı. Şimdi oluk oluk hüzün yağmuru yağıyor üzerime. Sensizliğe üşüyorum sevgilim. O kadar sert ve çetin ki sensizlik, Önümdeki şömine dahi ısıtamıyor bedenimi. Ben artık ben olmaz oldum sevgilim. Hiçbir şeyi yerli ve yerinde yapamaz oldum. Alıştım, alışıyorum, az sonra alışacağım derken Her gün yavaş yavaş ölür oldum gözbebeğim ... |