üzülme karanfil.karanlığa diz cöken ağır ağıttır mevzi yürek sancısının küllerinde her ateş yanan ruyanın viçdan ağırlığı uzaklık kuş gagısı boynunda eflatun ayıntı tükenmek hiçliğin güz arıları köz alevinde sitem silğisiz beyaz ruhun kara gününde güneş parmaklığı geri kalan hayata karanfil yalnızlığına adım yüremek simdi viçdanın ağır sesinde boğulmak dalgalar yükseliyor yüreğin ağır bosluğuna icinde boğazlanan dil yorgunu hakikat bozgun hafif kalamayan cümlede taş ağırlığında tutamayan susuyor kirpiğinden mayısın dar yağmuru sözülüyor icinde ağırlığını taşıyamayacağımız önem beyaz günlerinde gri havanın icinden ağlamalırı sokaklar kalabalık ısız bir acı ve mehlemini unutulmuş ar siyah odalar kiralık yalnızlık ve iki iç cekiş demir pası viçdanın kırılmayan gam aşırında terki ansız pencereler kilitli umudun üstüne yaşlanmış ürek parca parca dar keşişiyor dört duvarın kırık ve endeş sıvalarında kacış tam sağ kalamayan iç köprünün sarı sancıları fafif titrer buğusunda yazılan kırık cam tanelerinde isimsizlik yüzünde gökkuşağın renksiz kalan boya gibi yabancı kendisizlik ağır ödeniyor vazgecilmeyen kendisizlik ve tüm kalamayan rüzgarsız sefkat icinde fafifce severek kıramadığı o anları anlının yüksekliğinde sakladığı kutsallığın izi düsüp düsüp yenilmeyen yüreği kadar temiz akıl payı terk edemediği gönül bağında üzüm tanesi /yaş/ları acının darp güzüne değerken düşen her sesli harf kulakara pelezenk ilmek ilmek oya nakısındaki binlerce haklılık gibi fifari ruhunun varlık adına sükür eğilme karanfil affa bir an kala. senin yüreğinde kocaman bir ülke izli isaret ardısık lugatsız binlerce özgür doğruluk payın sen eğilme karanfil güzü gününde ar beyaz sessizlik her seye ramen umuttur sabır sukuttur hoş seda sesinde. sen üzülme karanfil. gök ağlasın gün sabahına dursun bu yalan dünya susarak dinleyelim geceye hayır ola. |