2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
4036
Okunma
penceremden
sessizce süzülen damlaları
yüzümde biriktireceğim
ellerime üşümeyi
odamın soğukluğundaki
yorgun duvarlara
merhaba
hoş geldin
ince kırılgan gökyüzünün hediyesi
sokaktaki neşeli çocuklar gibi
yüzüm güneş açacak
dayanamayıp yürüyeceğim yorulmadan tek başına ağır adi adımlarımla
ayaklarım
donuncaya kadar
yüzüm kızarıncaya kadar
bir çay bir simit
birde ölümü göz kırparak
yalnızlığımın türkülerinde
zamansız
düşkünlükten elden ayaktan
göz yaşından öte bir yerlere
sana geleceğim
yolum kapalı olsa da
dilsiz soğuk bir yel eser iken
kanatlarının
gökyüzüne düşen yanlarına ötelenerek
şaşkın bir sıcaklık gibi düşün
düşün ki
yıldızlar gökyüzünde geceyi
kartaneleri uzun ve mavi denizi ışıkları ile örterek
huzuru getirecek
ruhuma işlenen mühür gibi
saçlarıma düşen güzel aklar parlayacak umut hecelerini
bir tutku gibi
rengi yeşil beyaz mor lekeli
kokusu hep nane çiçeği gibi derin ve enfes güzellikte
güneş gibi
bazen doğacak
gökkuşağının görülmeyen sekizinci duygusunda
toprakta yürüyen
kuruyan yapraklarının özüne değen
yıldırımların kaçıncı semahında büyüyen
ak ışık gibi
usulca lapa lapa
dans eder gibi
beyaz ürkek
sesi ile sade
rüzgara uyur gibi
Çok mu bekledin beni
Oysa sadece vaktiydi
Gidişim gibi gelişimin de
Sessiz ve derin bir uykuda
Dünya
Beyazlarımla düğün yapmaya
Gelmiştim oysa
Hadi bak çaldım kapını
Serdim önüne tüm umutlarımı
Her bir tanem umut
Sevda ve aşkla
Salınarak konuyorlar,ruhuna
Kar çiçeğiyim ben
Kışta açıp
Yazda solan
Sevda
yangınıyla
yanan
5.0
100% (6)