Yorgun Ağustos
ses yok
bir iki üç dört derken takıldı gözlerim çatıya biraz daha uzayacak oldum ki masmavi içimi düşürdüm denize dalgalandı yosunlu kıyılarda atan kalbim yengeçler sevgili suya vardılar sandalyeler dört ayak düştüm düzlüğe kıpırdamasın kimse oh ne rahat akşam sefası yapraklarını oynatıyor eski çınar ağacı ki kuşlar eşlik ediyormuş peşine ardından seslendim sehere baykuş bizi dinliyormuş dinlesin ben onun şarkılı dudağında gece olmaya hazır lakin yılanlı bir dal varmış üstümüzde kağıdıma damlayan yalanlı bir yol örtüyoruz aya konuk olup biraz şaşkın güller bahçeyi dolaşıyor aşkımızı anlayıp güzellikler gününe özel bir ışık sarmaşıkların arasından salınıp geldi kadeh tuttuk yudum yudum konuşarak ceylanlar öpüştü bu sakinlikte ağaçlar bulutlar sarhoş kapıldılar çiçeklerin derin rengine dili dışarıda yorgun ağustos kapladı yüreğimizin yangınını karanlığı giyinip hiç olduk yazında keyfimiz kelebeklerle dost karıncaların geceye yol aldığı tatlı bir sonsuzluk artık düşebilirim düşebilirim göğün hafifliğinden yere. |