Kusur Ağacı
ben içimdeki benle ben
yankı suskunluğu taşıdık ellerimizin bittiği yere değişmek tutturulmuş bir şakı gibi karşıda duman ilmikleriyle göğe karışınca sevinecek biz ona şakacı yalanlarla gülümsedik kapladığın yeri siliyorum sesinle büyülenip gül çılgınlığı bahçeyi sardıkça daha bir beyaz ve kusur ağacının düşleriyle yetinen bu lanetli geceyi suyun yüzüyle yıkadığımızda sezgi taneleriyle ürperen bu soğuk yargı bizim piyanolar yeşil suya martı gülüşleri asıyor sızdıkça büyütüyor kainatın dudaklarını çimenlere suskunluk bırakan yorgun feryadın tadını alır almaz öleceğim yarın uzaklardan geçişine bakıp gecelerden gün ışığına kalan yaralı arzum yol alırken yere düşürdüğün sevgi dolu bahar dokusunu bıraktığın yerden devam edeceğim sana. |