İki Uzak El
hiç gitmez bakışları içimden
ben o havanın kulu kölesi kapısı bacası şımarık bir çocuğuyum kayıp giderim daha ötesine kalmaz bakışlarım kalmaz ağlamaz yağmura yeltendik şimşek ağzıyla kimin üzgünlüğünü örtüyorsak o duyuyordu bizi iki uzak eli birleştirip oynaşıyorduk büyülü yosun taşlarına kavga eyledik sizi ne dağın başı nede yakın bir şehir penceresinin duygusuz kırgınlığı kaldırabilir aşkın yarasını üzerimizden simetri tutmaz bir evren sabahı bir daha tutkulu dudakları ıslatacağız geçtiğim yer senin on bin sene evvelin ölü yıldızlar kervanına düşen gözlerin yankı eder de sen işitmezsin ölümsüzlük kuyusunun sonsuza kaçan ağzı bu huzura varan kalbine bükül anla ve dinle dünün geleceğe soyunup geri dönen şarkısını. |