KUZULARIN SESSİZLİĞİ..
Ey titrek gölgeler ardında
güdüyordu susamış kuzularını çiçekli baharlarda ırmak boylarında ve duruyordu kıyılar boyunca kırsal çoban tanrıları, panların şen şakrak çaldıkları şarkıları; rüzğarın dilinde. ve görüyordu suların halkanıp aktığını şaşıyordu: aklım oklarda donanmış bir tanrıça, göze görünmeden, iniyordu. sıcak dalgalara ve temizliyordu elleri kanlı avcılar, avdan arda kalan ne varsa kir ve pasaktan karbeyaz bedenlerini, eldeğmemiş ellerini. yumuşak rüzğarlar çiseleyen yağmurlar çiçekleri , çimenleri; yaşadıkları ormanlardan faykındaydı bulutlar insanoğlunun. kendilerine yaptıkları kötülüklerden habersiz ayışığı, seni izlemeye dalmış gözlerini ıssız gecelere çevirmiş gittiğin yol boyunca; aydınlardı yolunu senden habersiz ve senin içinde kaygılar büyüdükçe büyüyor bir çocuk gibi boy atıyor acılar kök salıyor her yıl biraz daha büyüdükçe, çoğaldıkça kirleniyor dünya. insanoğlu, kaçmak isterken kokuşmuşluktan kin ve nefretten, her gün her yıl biraz daha batıyor daha dibe ve derinlere. ilkbahar, daha genç yaşında acı ve yaşlılığa tatmış oluyor. avuçlarında sımsıkı tut bırakma umudunu ey kutsal doğa; senin anakucağın bir han kapısı: kimler gelir , kimler geçer bu kapılardan daha kimler? ve güdemediğimiz aklımızın kuzuları avdır şu kainatın çobanlarına... Nurten Ak Aygen 12/11/2016 |