GEL GÂRİ!
Aşındı dağlar, taşlar; senin yolunu gözler
Göz ufukta beklettin, durma yeter gel gâri! Muhabbet köprüsünden, geçmeden hiç olur mu? Çilesini çekmeden, bulmak kolay mı yâri? Serkeşliği seçersen, emekler gider güme Sarı, kırmızı, mâvi… Bir çeşit renktir füme İşte ben söylüyorum, kimse “demedi” deme Haramları terk eyle, sonra boylarsın nârı. Olmasını istersin; bir elin balda, yağda Bir ayağın mezarda, gönlün bahçede, bağda Mâvera denen yerde; o âlemde, ukbâda Îman, amel yok ise; inlersin zâri zâri. Kuralı çiğnemişse, bir derdi var onunda Kim yanlış bir şey yapsa, pişman olur sonunda Asılıdır fermanın, yağlı urgan boynunda Suçu sen işlediysen, göze aldın mı dârı? Ona göre yaşa ki, orada yüzün gülsün Bâtıllardan yüz çevir, tevhit kalbine dolsun Ay, yıldızı denede, sıra güneşe gelsin Üflemekle söner mi, mümkün mü Hakk’ın Nûr’u…? 24/10/’16 Hanifi KARA |
sevdim şiiri !
başarılı...