BİR EYLÜL GÜNCESİ...
Metruk sahillerin gölgesi vuruyor
Pınarına sevda ektiğim gözlerimden de yorgun iken Sureti görünmez gönül penceremde açan Boynu bükük çiçekler, yorgunluğumu karaya çalan Endamsız, silik suretim: Ki rencide olası mahremlerde, Damıtılmışlığın en aciz nüshasında, Bilinmezin nüvesinde hazır ola durduğum, Yüreğimin yırtık güncesi. Emsalsiz, depreşen; Son sürat belli belirsiz ömür ile mutluluğa nifak sokan, Yine de tahayyül etmenin ötesinde Varlıksızlığıma kırağı çalan bir eylül güncesi: İsli bir akşama dönükken yüzüm, Sefil bir kelamda diri diri gömüldüğüm Yine de hayırdır, demeyi İçin için dilediğim. Nazı niyazı duyulmaz işte; Öteki âlemlerden akan avuç avuç tasa: Fıtratın gizemi varsa yoksa: Yoksa makbul müdür hüzün, sevdiceğim? Avuçladığımdan damladıkça hazanın demi, Gitmelerle örüyorum ağaran saçını kaderin, Derinden bir hüzün demliyorum Patavatsızlığın pervazında Kurban verdiğim cümlelerin: Seyrinde daldıkça hazanın, Tepe üstü çakıldığım gök kubbenin emsalsizliğinde Doyuruyorum açlığını gönül gözümün Ve bir kalemde seçiyorum ömrün üzerini çizdiğini. Öncesizliğin girdabında miracı kavruk bir acı, Boyutsuzluğun hafif meşrep çığlıkları, Kırağı çalan bir zamandan aşırdıklarım olsa da Tesellisi bağnaz yarınlara hapsolmuş gölgelerin, Tek dikişte içiyorum biçtiklerimi Ve pervasızlığın kucağına yığıyorum unuttuklarımı: Hani olur da rast gelirim, Doyamazken seyrine gömdüklerimden geride kalan Kör çukurların vebali olsa da Yüklendiği yağmur bulutlarının. |