Kendine dönüş
Hayatin bir diliminde
papatyalardan sakal yapan, kadınlar düşünüp ufukta gün uğurlayan. yavru penguenlerden duruş kotarıp, çocukların göz yaşını ıslak cadelerden toplayan. gitmek istediğinde kara trenler gibi göğün boşluğuna bırakıp dumanını cigaranın, Saat tamda yalancı bir merminin martılara nişan aldığı vakit, balinalarla tokalaşıp rotasını anlatan adam. gidince, dağlara iliştirip, su yansımasında kadını... Para saymayı bulut saymaktan daha değersiz bulan adamları bir birine tokuşturup ortaya çıkan bir söze tamah eden, bin söze dönüp bakmayan azabını suya, puslu gecelere, karabataklara anlatan kadın; emelleri için yılan derisinden yular dokur, dünyanın yaşlı boynuna geçirir kement gibi. kırışık, makyajlı, kirli suratına yatırır çıplak bedeni. Başka hayatlarda bir satır aramaktan bıktım be çocuk gitmeliyim ben bunu seviyorum işte, ’hüznü avucumda tutup gülümsemeyi’ kıyamamayı mesela, görmezden gelmeyi önemsemeyi zaaflarına yenilen insanları. gözünü açmayı bir kuşun uçmasını izlemeyi. Öyle işte çekip gidiyorlar be çocuk gitmeni bile beklemiyorlar. sanırlarki gitmek çoğuldur bitirmek tekil. izin vermeyeceğim sana şiir daha fazla ardından bakma... |