Dip
söndürün ay ışığını.
deniz fenerlerinin üstünü örtün. kapat pencereni İstanbul. tenhanda sakla gunahlarımı. balıkçı oltalarının ucunda unuttum bekleyişimi oltaya vurgun, idamlık bir balığa bıraktım umudumu fısıldadım kulağına, -neden yaptın? -çok açtım dedi zifirde bir banka oturdum deniz avucuma doküldü kanlı savaşlar görmüş hisar önünde Konstantinapolis’li bir aşığa anlattım -kalabalık beni yoruyor bir dal türkü istedim çıkarıp eski bir rum türküsü dumanını kapkara bir gemiye savurdum bir tekne girdi araya havada patlayan bir tokat şimşek gibi çaktı gòzümde zaman -çekil önümden tekne kan ter içinde vurdum dalgalara kestim şah damarını zamanın her şey bir anda durdu yaralandım acı sıcacık sızıyordu kol düğmelerimden topukları kıçına vuruyordu aşığın güldüm bir daha hiç aşktan sözetmeyecek daha önce kacsaydı keşke bir gülüşe affedebilirdim zamanı. ağır ağır öldüm bânkın ucunda. zamanı yendiğimi yazdı mecmualar dedikodumu yaptı tarih kitapları şurda oturup kendini seviyordu dediler |
Yorum yapmasını pek beceremedim
Rahmetli Kemal Sunal ustanın bir filmi aklıma geldi
Bankta otururken köpeğe sevdiğini şikayet ediyor ertesi gün bir bayan ile konuşurken yaşlı bir teyze görüyor bu sahneyi
yorumlaya bilene aşk olsun onun ustalığı anlatılmaz
Bir anı yazalım aslında yazak mı dersek espiri katmış oluruz
Ankaradayım kafamın tası atınca karalarım saçmalarım.
-Nasılsın paşam
-İyiyim rei
-Ben çok yorgunum yatacağım
-iyi uykular
Sonra al bileti damla İstanbul a hızlı bir şekilde kapısını çal
-Kim O
-(Kalın bir sesle) reis
-Aç kapıyı ben geldim hergele
-Paşam bu baskın...
Okulu eve toplamış kızıl oğlanlı saat gece iki herkes şok
Beni görünce herkes sus neyse bir muhabbet bir muhabbet sabah oldu.
Sonra İstanbul olduk
Saygılarımla
-