ATLASTA SEN paris gibisin sevgilim
belki annem şu çiçeği geçirdi
belki ejderhalar kesti yolumu kollarımı bulsaydım elbet sarardım, yakın akraba bir atlas gibi boynunu. yada boynunda yaşayıp, gözlerinin manzarasında izlerdim denizi. baldırı çıplak kızların günlük öpüşmesini, kavimler göçünü, dünya harbini... rotatifler yalan satıyor, yol çizgileri yalan söylüyor sevgilim. burdan geçti göğsümü ezen kabileler. işaret parmağım şakağıma tahammülsüz. bilincimi vestiyerin sağındaki komidinde bıraktım. bir çakmak ve yeterince benzin bulursam ateşle oynardım annem bölerdi oyunumu. babam çocukluğumu örterdi bense sana ipotek edersim herşeyi aklımı rehin alırdı kalbim dudaklarımda teninin kıtlığı başlardı dişlerimle kemirirdim yokluğunu ve yokluğu birçok şeyin hala avuçlarımda İsa’nın acısı. bir şişe vay anasını içmiş gibi dönüyor basım ve hala karınca kararınca aklımdasın. ordan mektup yaz bana ordan sev beni... pynst. |