Tırtar / Kantartopu
“-köye misafir geldiğinde
gençler hep birlikte Kale’deki ardıçlı yamaca tırmanırlardı Gökdere de söğüt yaprakları hışırtısı ve coşkun bir su sesi Gökçeşme’de Aşşamellenin su yolundan önce... Gökburunun altında, Gökdere cağıldardı Karşı Çeşme de su! hatıldan taşardı orda yunurdu Ötemallenin as(v)bapları, yalak Sarı Mamıdın dört ağaçlı etrafı yüksek çöğür-çelenli elma bahçesine akardı.. daha hamken yelin düşürdüğü almaları gonu-gonşu, eşe-dosta yollarmış ardından Azizin Ömer’e parasını toplattırırmış Hacının Ismayıl’la bundanmış dargınlığı... eşeklere çalı odunu yükleyip, Mısırlı’dan sepetler dolusu “yaz alması” getirdi Hatma halam, eşeleğini topraga gömdük “gışın donar, bahara cücükler” dedi anam “aslında gıdası gıliğindeymiş” deyip yedi ebem “eski adamlar” öyle dermiş, Karşıbağda bademe aşılanmış kayısı evin önünde de bir-kaç dal da eriğimiz vardı. iki “göksulu”muz Taşınbaşı’nda Nizeli Armudun yarısı bizimdi satmaya giderdim Tokmacık’a Hakkıoğlu Ramazan yardım ederdi ama ben yol boyunca dağıtırdım sepetlerden birindeki armıtları” “-bizim göksulu armıtlar harman önü, haftasına varmadan, geli(r)-ğeçer harman sonu gelir-çatar değirmen vakti biz gene armıt satmaya ğetdiğimiz; Tokmacık yollarındayız zabbahın acı zeheri o aralar, bu defa da Tokmacığın “gantar topu ” armıtları erer .. güneş yakmadan her zabah yollardayız, üsdüne sürü köpekleri gantartopu’nu methede methede gandırdım biladeri peşime takıldı bi(r) zabah güçcük bilader değirmenden dönüş yolunda belli ki gantartopu armıt dolu he(y)beler, bilader merak ediyoru çoğ acıktık belki “hu gantartopu”nu selamlar veriyoz, “bereketli ossun emmi” deyoz acıyıp halimize biri birer gantartopu verdi, yedik!, tadı damaktan geder mi, sonura karşımızdan gelen adamlar armıt deği(l), selam bile vermeyollar vallahi baktık olaca(ğı) molca(ğı) yok, biz de her karşımızdan gelene “-terazi var mı amca” “-yok oğlum, hayrola?”, “-armut alaca(ğı)dık da!” sanki terezi ossa paramız varımış gibi “-bizi(m) ki satlık deği(l)” deseler de neredeyse hepsi birercik verdi bi dene bile yemedik emme; Yanbunarı dönene dek eşeğin saman torbasında epey armıt irkdik...” Çalı/ 1766 DİPNOTLAR eşelek: eşik, elma-armut gibi meyvelerin yenmeyen kısmı, çekirdek ve çevresi göksulu: çabuk erip geçen, dayanıksız armut çeşidi kantartopu: sert, dayanıklı, tatlı-sulu geç olgunlaşan iri bir armut çeşidi |