sen ülkem'din
şehrin en karanlık saatlerinde
bir duvar yazısında karşılaştım seninle nasıl cesur duruyordun bir şehrin karşısında ürkmeden, baş eğmeden ve onurunla karanlık bulutlardan yıldızları seçmek zordu bu şehirde yağmur sesleri rüzgar seslerine karışmış bir fırtınayı anımsatırcasına üstüme yağıyordu üstüme düşen ilk damlada gözlerine sığınıyordum kirpiklerinde sakla beni der gibi sonra sessizce bir kuşun kanadına sarılıyordum kanadından vurulacağını bile bile ey karanlık şehir ey sessiz yağmur kaç adım sonraya düşer aşk kaç adım sonraya düşer mutluluk kör bir bıçağın üstünde yürür gibi paslı bir kapı tokmağını tutar gibi bir pencere yalnızlığında durur gibi ve sokağın sessizliğini dinler gibi yaşamak gibi sevmek gibi ve özlemek gibi seviyorum seni sonra bir çakıl taşının kimsesizliğine sarılıyorum bir martının denize olan sevdası oluyorum dünyanın en güzel, en uzun, en imkansız özlemini yüreğimde yaşatır gibi seviyorum seni gözlerin Mezopotamya’nın esmer çocuklarına benziyor illegal gülüşlerinden öper gibi seviyorum seni sen ülkem’din, seni ülkemi özler gibi seviyorum. ibrahim dalkılıç 16/08/2016 23:05 izmir |