12
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
1256
Okunma

...
sen şimdi
yüreğinden topladığım muzur şımarıklığımla sev beni
kâh kırkbir bin çilek t’adında
kâh kırkbir bin çiçek adında
nefti gözlerimin isyanından öyle bir öp
ki; farzet
onlar senin b’akışın
öyle koru
öyle gözet ki
kırkbir bin menekşe sulayışında
susayışında
meselâ
kırkbir bin kez pusula ol başkaldıran ayaklarıma
parmak uçlarımın cengâver sızılarından ov
nazarla bakan bütün hastalıklı suretleri kov
öyle sev
öyle sahiplen ki
unutup derbeder yetimliğimi
hasret hasret sarılayım babama sarılır gibi
s a n a
-sonra
korkmadan dokunalım aşk’a
a ş k ’ la!-
ey aşk
say ki;
bütün sadakâtimizi birbirimize
bağışladığımız gün yeniden doğduk
kırkbir bin adım yürüdüğümüz o gölün kenarında
mavi-yeşil-gri bir tebessümle gülümserken hayata
kırkbir bininci zümrüt yapraklı ağacın gölgesi düşerken suretimize
sımsıkı kenetlenmişken ellerimiz
ruhumuz mutlulukla kırklandı kırkbir bin kez
kırkbir bin kez nazar duaları d’okundu aşkımıza
ördekler, martılar, takla atan balıklar dahi
hiç usanmadan
hiç yorulmadan
kırkbir bin kez tempo tutmuşken kalp ritmimize
şâha kalktı çiftlikteki kırkbir bin evcimen at
içimin içinde o bahar fistanlı kız koşmaya başladı yeniden
durdurana aşk’olsun
ve o hiç bilmediğimiz
aslında çok tanıdık coğrafyamızda
kırkbir bin derece ateşle
kırkbir bin kez öldük ölümsüzlüğümüze...
nagi han
5.0
100% (28)