yenibaştanen son ne zaman geçtiydik güneşli bahçelerden ne zaman kana kana içtiydik cereyanlı pınarların suyunu ferhada dağ deldirip çimdirip serin serin karanlığın sesini vardir elbet eloğlunun bi bildiği demek bilmiyoruz biz suyumuzun altında akanı dağlarımızda vatan vatan yatanı allah bol bi nimetti dağıtıp tepe tepe yoksullağa şükür şükür fukara sofralara pul ve betimlere şamın şekeri ve marabanın yüzü oysa ne güzeldi korkmadan sevebilmek seni kemiryollarına bulaşmadan ulaşabilmek sana en ilkel ellerimiz ve alnımızla bulaşmadan dilimiz kargışa zaman dar istedim ki semirmeyin soma soma palazlanmayin bi avuç yeşiline toprağın sürmeyin çocuklari sabah diye karanlıklara yenibaştan yapılabilir duvar yenibaştan yol yolak varsıllık yenibaştan bezenir sokaklara ey allah asmışlar koca şehri kuytu diye kor kuyulara yapraksız dallara balıksız ağlara oysa gözlerimden önce ve hızlı dolmustu meydanlar damarlarımdakinden daha kızıl ve şorlaya akmıştı kan etten ve kemikten zonklayarak düşün sesi kaldırımlara bulvarlara yaşama mastar olmayan haliyle tutuna tutuna |