Tanrıça'nın Aşk Taarruzu
....
ey aşk farzet Aurora’yım sen de mucizevi şafağım gül renkli parmaklarım uzanırken gökyüzü salıncağına ve gözlerimi esir almışken sadâkatinin en görkemli resitali işte o an bütün kötü bakışların zehirini akıtıyorum bana yakıştırdığın masumiyetimle kâh şatafattan uzak bir kraliçeyim gönül mihrabında kâh Afrodit’im deniz köpüklerinden doğan sen de beni karaya çıkaran en görkemli deniz kabuğum yada Nagihan kimliğimle bir hiçim çoğalırken seninle gün be gün daha çok severken seni en meczup en çılgın çocuğunum sekiz saniyede kayarken o kaydıraktan ve kırmızı-beyaz renk cümbüşünden tebessüm damıtarak bayrak bayrak açıyorum iki yana kollarımı haykırıyorum seni ne çok sevdiğimi -duyuyor musun aşk?- toprağın ruhumuzu öptüğü ölümsüzlüğe doyduğumuz o yerde veyahut beni kâinata, gök küreye sığdıramazken Flora’yım çiçek bağışlayan doğana Ra yıldız yağdırırken gecenin peşgirine farzet sen direnme gücünün temsilcisi Herakles’sin ben ise gençlik tanrıçası Hebe ayın koynuna tespih tespih dizmişiz özlemleri merkür, venüs, mars, jüpiter,satürn, uranüs, neptün , plüton secde ederken aşkımıza yeniden doğduğumuz günün en şükürlü kıblesinde sonsuzluk boyu sevmişiz birbirimizi... Nagihan Ergül |