Tırtar / Yolma
Dedem anlatırdı darb-ı meselden
babamın kahrı da belki bu yüzden “-her gün bir ekmek gelirimiş Hazireti Adem’e hergün emme; tek, tek gatıksız çıkla ekmek bir gün gene gelmiş çıkla katıksız ekmee(ği) bizimki gahırlanmış, mılığını yıkmış, küsmüş, saykı kime gahırlanıyon davşan da(ğ)a küsmüş dağın habarı olmamış” “ananı belleyen gadı, demişler, kimi kime şikat” de! deyce(ği)m; derkene bir deli ülüzger gelmiş ekmee(ği) öğüne gatmış götürmüş, seninki bakmış, ekmeğ elden gediyoru, seğirtmiş peşine düşüvümüş ekme(ği)n emme narasın etişememiş .. işde…….. ileşberin işi o ğün böğün ekmek peşinden seğirtmek Irabbın verdiği de çıkla gatıksız ekmek, oysa o gün pirimiz Hazireti Adem Aleyhisselam Bobamız ekmek peşinden seğitmese idi, helbet Yaradan; yarattığı kulun ırızgını verceğdi.” öyle de(ğil) mi? ekin bir kalbura ilaçlı tohum alınır iki adımda bir kalburdan avuçlanır iki adımda bir tarlaya serpilir bir tohum, beş dal verir dallarda başaklar boy verir bir başakta kırk buğdağ buğday bire-bin verir toprak ne güzeldir. her sabah tarlalara giderdik ekin otu ayıklamaya tarlalarda ekinler boy salınca ekinlerde başaklar kızarınca başaklar evine durunca her sabah tarlalara giderdik "karga bokunu yemeden daha" eynelin götüne geçerdik orak(yolmak) ne güzeldir. “-a benim mor çiçeğim sen doldur ben içeyim sana basma yakışmaz al gadifeden biçeyim” bayır-taşlı tarlalarda bir elin ekini kavrama bir orağın taşı yalaması ekinin kökünden ayrılması başaklar kardeş olunca rençberin avcunda birbirine sarılınca tanırlar bereketi harmanda başak ne güzeldir. bir bükülmüş insanın doğrulup, tutamın toprağını çırpma bir tutamı desteye koyma sesi ve gençlerde; kuyruktan kurtulma umudu “-daşlı tarlanın ayrığı uzadı Sülemenin guyruğu Sülemen yolmacı mı -sıçan yolağı - yolduğu” eynele duran adam yerine konulan körpe insan, gopil delikanlı öyle bir mücadele verir ki adam yerine konulmak adına işte hayat bu! eşeklerin yerini değiştirmek güneşe gelen testiyi, gölgeye getirmek bir sonraki eynelin başındakilere su mükafatı artık “delikanlı” olduğu. "sıçan yolağı"ndan gider yeni yetmeler eskiler giderek eynelin önünü açar bir köşede yolunmamış ekin bırakana "Hatıp Adasına eşşek çıkarmışlar" diye alay ederler, arkada kalanla halam her zaman beni kollar benden taraftan birkaç orak çalar.. .. toprağını iyice çırpmadan desteye bırakana tutamı sıkı tutmayana, başakları yere döktürene ............ "bizim oğlan bina eder, döner-döner gene eder" ............................ Akili ebeyi Akşeer belinden gaçırıp da köye getirdikleri sene yolmaya gitmişler Alışlıdüz’e Akmemedin uşakları, yannarında Hacımemetler baya galabalıklarmış Akili ömrü hayatında yolma görmemiş.. bilmeyomuş.. Allahın yörüğü ne bilsin.. emme ağa garısı,.. taha do(ğ)rusu işin sabısı.. saba(h)la tarlanın başına varmışlar, eynele durmuşlar emme dikelişiyollar “- hadin bakayın, iş sabahındır, dinelişmen” demiş “-hadi” demişler “-n’oldu” “-eynel ipini dut” … “-eynel dovasını et de başlayalım” “-vah.. ay bire çocuklar, ben unutmuşuyun” düşüymüş yola.. köye eynel ipi almaya “-gel” demişler “-gel vallaha “horata etdiydik sana” gülüşmüşler başlamışlar yolmaya .. omuzlardaki desteler dönümün ortasında, uygun bir yerde yığın, yığın; rençberin kendi emeği suyunun gölgeliği ve yeni bir eynele duruş, yine orak, tutam, deste yığın kendiliğinden büyümekte yeni eynelin başında oturuş yeni yığın, yeni gölge kuşluk ekmeğine oturuş.. yeni eynel.. yeni deste.. yeni yığın falanın oğlu, filanın kızı olmadı mı bir “eynel türküsü” “ham meyvayın gopartdılar dalımdan beni ayırtdılar nazlı yarımdan eğer yarim dutmazısan salımdan onun uçun açık geder gözlerim benim yarım yaylalarda oturur ağelini sovuk suya batırır, demedim mi nazlı gelin ben sana çok muhabbet tez ayrılık getirir” ve yeni başka bir eynelde; bir şakalaşma, bir gülüş, başaklarla coşkulu bir cümbüş eynel latifeleri, hep birlikte "-gışlanın başında tüter bir tütün• acı çekmeyenin yüreği bütün ziyamın atını bazara tutun gelen geçen ziyam ölmüş desinler guşlar gibi gövyüzünde dönen yar kendi gidip ahbapları gelen yar" gülüşmeler biter, latifeler susar dinlenmeler eynelden eynele bir iştahla başlanırdı yenisine birlikte söylenir bazen ağıda dönüşürdü eynel türküleri kimileri de arada bir silerdi gözlerini.. www.youtube.com/watch?v=uYM1OahuaZk “Almalı’nın gara taşı yandı ciğerimin başı babaları Güççük Alı Emin, Hacı’nın gardaşı” “evlerinde yanar ışık zofrasında gümüş gaşşık uyan Hacı beyim uyan sol yanında çifte beşik” “Almalı’nın örenneri avlanıyor cerenneri oturmuş da ağıt yakar Hacı beyin yarenneri” “Almalı’nın yazıları ceylan avlar tazıları bobam diye meleşiyor Hacı beyin kuzuları” “anas(ı) ağlar başım deye garıs(ı) ağlar eşim deye gücçük bacın ağıt eder bicicik gardaşım deye..” www.youtube.com/watch?v=0AaowDOawn0 |
Şeerde memur olunca gader değüşü mü?
Babadan meres goş babam koş ekmek peşinden.
Benim TOHUM şiirini okuman şart oldu şinci.
Orada da bir buğday denesini anatlaya çalışmışıdım
Sağ ol USTA